4 Şubat 2012 Cumartesi

Şii ayaklanmalarının ağır faturası

Karayazıcı Ayaklanması

1595-1603 arasında Osmanlı Sultanı III. Mehmet Avusturya ile savaş halindeydi. Bu sıralarda İran yine boş durmadı ve Osmanlı’yı arkadan hançerledi. Propagandayla Anadolu içerisindeki zayıf halkaları kışkırtarak, gelmiş geçmiş en büyük Şii ayaklanmasını çıkardı.

16. yüzyılın sonlarına kadar Celali ayaklanmaları, daha çok yöresel bir özellik taşıyordu. Ancak 1598′de Sivas ve Maraş bölgesinde çıkan Karayazıcı Ayaklanması, Celali hareketlerinin niteliğini değiştirdi. Sekban askerlerinin komutanıyken ayaklanan Karayazıcı’ya, dirlikleri ellerinden alınan sipahiler, topraklarını terk eden köylüler, işsiz kalan sekbanlar, İran etkisindeki beyler ve paşalar da katıldı. Yirmi bin kişilik bir ayaklanmacı ordusunu yöneten Karayazıcı, büyük şehirlere bile baskınlar düzenleyip çekiliyordu. Karayazıcı üzerine küçük bir birlik gönderildi. Karayazıcı gönderilen birlik karşısında Tokat’a çekildi ve 1601′de öldü; ancak isyan bitmedi.

Anadolu’da Dirliğin Bozulması

Karayazıcı’nın ölümünden sonra ayaklanmacıların başına kardeşi Deli Hasan geçti. Osmanlı Devleti ile anlaşan Deli Hasan’a Bosna’da paşa unvanı verilse de, Celali Ayaklanmaları bütün Anadolu’ya yayıldı (1603-1607). Tavil Ahmet, Canbulatoğlu ve Kalenderoğlu gibi Celali önderler devlet otoritesini ortadan kaldırdılar. Anadolu’daki köylüler canlarını kurtarmak için, yerleşim yerlerini terk ederek dağlara sığınmak zorunda kaldı. Osmanlı Tarihi’ne bu dönem “Büyük Kaçgun” olarak geçti.

Çiftçiler ve köylüler dağa kaçmak zorunda kalınca, Anadolu’da kıtlık başladı; fiyatlar hiç olmadığı kadar arttı. Osmanlı’nın temel sistemlerinden Tımar, Celali Ayaklanmaları sonrası bozuldu. Oluşan ekonomik kriz ve tımar sisteminin bozulması Osmanlı’nın gücünü zayıflattı; devam eden süreçte Duraklama Devri’ne girmesinde etkili oldu.

Osmanlı Ordusu III. Mehmet komutasında Avrupa içerisindeki mevcudiyetini pekiştiriyor; fetihler yapıyordu. Osmanlı ordusu Kanije Kalesi’nin ardından, Belgrad ve Estergon Kalesi’ni almıştı. İran’ın Ferhat Paşa Anlaşması’nı bozması ve Anadolu’da çıkan Şii isyanı sebebiyle, ordumuzun bir kısmı Avrupa’dan çekilmek zorunda kaldı. Tarihçilere göre, Osmanlı ordusunun Avrupa’da ilerleyişini engelleyen tek sebep, İran’ın Osmanlı’yı sürekli arkadan vurması ve Anadolu’da Şii ayaklanmaları çıkarmasıdır.

Şah Abbas barış dönemlerinde ordusunu büyüterek Osmanlı’yı yıkma planları yaptı. Ferhat Paşa Anlaşması’nın barış döneminde, Osmanlı Avrupa’da savaş halindeyken, Şia propagandası yaptığı Türkmen aşiretlerinin bazı boylarını ordusuna katmayı başardı. Ayrıca Avrupa ülkeleriyle anlaşarak ordusuna Hıristiyan birlikler de katıldı. İran adeta bir Pers – Haçlı ordusu oluşturdu ve Osmanlı şehirlerine saldırdı.

1603 yılında Sultan III. Mehmet 37 yaşında vefat etti. Tahta Sultan Ahmet geçtiğinde bir taraftan Avusturya ile savaşlar devam ediyor, diğer taraftan İran haince saldırılarına devam ediyor ve Anadolu’da Şii isyanları yaşanıyordu. Avusturya ile barış yapan Sultan Ahmet, İran’la büyük bir savaşa girişti. Bu savaş 9 yıl sürdü. Celali isyanlarının bastırılmasıyla birlikte, ordu gücünü yeniden toparlayarak Şah Abbas’ın üzerine gitti. 9 yıl süren savaş sırasında Osmanlı ordusu da ağır kayıplar verdi.
Şah Abbas, Anadolu’da Celâlilerin etkisini kıran ve Avusturya ile Zitvatoruk Antlaşması’nı imzalayan Osmanlı ordusuyla çarpışmak istemedi. İran her zaman, Osmanlı gayrimüslimlerle savaşırken veya Anadolu’da büyük çaplı Şii isyanları varken savaşmayı yeğledi. Bunun dışında kalan zamanlarda Safeviler ordularını sürekli olarak İran’ın sarp arazilerinde sakladı.

9 yıl süren savaş neticesinde Safeviler haraca bağlandı ve Şii şehirlerinde “ashâb-ı kirâma; sebb-ü şetm (küfür ve hakaret) edilmeyeceği” imza altına alındı ve İran’da tebarrâilik yasaklandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder