4 Şubat 2012 Cumartesi

Mut’a haramdır

Mut’a sözlükte, “kendisinden faydalanılan şey” anlamına gelir. Şia’da ise mut’a, “belirli bir süre için, belirli bir ücret karşılığı, bir kadınla yapılan geçici nikâh” demektir. “Nikâh” kavramının dinimizdeki kutsiyetine izafeten konu “mut’a nikâhı” şeklinde değil, sadece “mut’a” olarak ele alınacaktır.

İslam alimlerine göre mut’a ittifakla haramdır

İslam zinayı kesin olarak yasaklamış; kadın ile erkek arasındaki cinsi ilişkinin meşru yolu olarak nikâhı zorunlu kılmıştır. İslam, evlilik kurumuyla, erkek ve kadını birbirine vefalı hayat arkadaşı yapar, ruh ve beden sağlığı yerinde olan nesiller yetiştirir, günahlardan koruyucu sağlıklı cinsel yaşamı sağlar ve neslin karışmasını/bozulmasını önler. Evliliğin tek amacı cinsel tatmin değildir. Bu hikmetlerle dinimizde, sürekliliği esas alan evlilik emredilmiştir. Eşlerin sonradan boşanma kararı alması hariç, “süresizlik” nikâh akdinin şartı kılınmıştır. İsmi her ne olursa olsun, belirli bir zaman dilimi için kıyılan nikâh batıldır, geçersizdir.

Mü’minûn Suresi’nin 6 ve 7. ayetlerinin nazil olması üzerine, bir cahiliye âdeti olan mut’a haram kılınmıştır. Bütün İslâm bilginleri mut’a uygulamasının haram olduğu konusunda aynı kanaattedir. Bu ayetlerin nüzulünü İbn-i Abbas, şöyle anlatmaktadır:

“İslâm’ın evvelinde mut’a vardı. Kişi, tanımadığı bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikâh yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal, ‘Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar” (Mü’minûn, 6) mealindeki ayet nazil oluncaya kadar devam etti (Bu ayet gelince mut’a haram ilân edildi)” (Tirmizî, Nikâh, 27).

Ayrıca Hz. Ali, “Rasûlüllah (sav), Hayber Gazvesi günü, kadınlarla mut’ayı ve evcil eşek etlerinin yenmesini haram kıldı” demiştir (Buhari, Megazi, 38; Müslim, Nikâh 29; Nesai, Nikâh, 71).

Elbette mut’a, Hz. Muhammed’in (sav) peygamber olduğu ilk gün haram kılınmamıştır; tıpkı içki ve kumar gibi zamanı gelince yasaklanmıştır. Dolayısıyla yasak ayeti nazil olana kadar, bu cahiliye âdeti Müslümanlar arasında gerçekleşmişse bile, bu ilahi yasağa şüphe düşürmez.

Şia’da mut’a şartları

Mut’a şartları, Şii Ayetullahların din ve evlilik müessesesine bakışındaki çarpıklığı apaçık göstermektedir. Şia’ya göre mut’anın ciddi (?!) şartları şunlardır:
  • Mut’ada hem ücretin, hem de sürenin belirlenmesi gerekir.
  • Kadın, ücretin tamamını peşin alabilir.
  • Mut’ada şahit bulundurmak şart değildir.
Şahitsiz ve ücret karşılığı yapılan cinsel fiilin adı lügatte bellidir. Klasik fuhuş pazarlığını andıran şartlardan da anlaşılacağı üzere, mut’a toplumsal ahlaka, aile kurumuna ve kadın haklarına çok büyük zarar vermektedir.

Bugün İran’da 10 milyon civarında insan mut’ayla cinsel birliktelik yaşıyor. Bu sebeple kimse kolay kolay evlilik sorumluluğu almıyor. Birkaç günlük mut’a sonucu dünyaya gelen ve kimsenin sahip çıkmadığı çocuklar ortada kalıyor. Büyük çoğunluğu mut’a süresi bittikten sonra doğan bu zavallı çocuklar, cinsel heveslerini tatmin edip terk eden babaları tarafından reddediliyor; bakımları üstlenilmiyor.

Karnında taşıdığı çocuklarla terk edilen binlerce anne hazin dramlar yaşıyor. Bu kadınlar, sokaklarda veya izbe evlerde sefalet içinde yaşamaya mahkûm ediliyor. Bir yandan çocuklarının ellerinden tutup, diğer yandan caddelerde erkekleri durdurarak kendilerine mut’a yapması için yalvaran kadınların görüntüleri, İran ve İranlılar için çok alışılmıştır.

Şefkat timsali annelerimiz, beyaz gelinlikli kız kardeşlerimiz ve tertemiz eşlerimiz olarak muhatap olduğumuz kadının İslam’daki yeri asla bu olamaz; “Kadının yeri budur” diyen de asla gerçek Müslüman olamaz.

Şiiler, mut’aya izin vermeyen Hz. Ömer’i sevmezler

Hz. Ömer devlet başkanlığı sırasında, İslam’ı tam öğrenememiş veya sindirememiş bazı bölgelerde mut’a sapıklığının zaman zaman hortlaması üzerine, minbere çıkarak mut’anın haram olduğunu tekrar ilan etme ihtiyacı duymuştur.

Şia’ya göre ise, Hz. Ömer, kendince gördüğü bir maslahattan dolayı mut’ayı yasaklamıştır. Şiilerin bu konudaki ısrarlı tutumları, hem Hz. Ömer’e karşı duydukları muhalefet ve düşmanlıktan hislerinden, hem de bu sapıklıktan vazgeçmemelerinden kaynaklanır.

Şia, mut’a hakkındaki soruları geçiştirmeye çalışır

Kur’an-ı Kerim’in ayetleri ve Hz. Peygamber’in sünneti ışığında, Hz. Ömer ve Hz. Ali gibi büyük sahabelerin ve Ehl-i Sünnet mezhep imamlarının içtihatları çerçevesinde, mut’anın dinimizce meşru olmadığı apaçık ortadadır. Mut’a ile ilgili olarak Şiiler ikna edici cevap veremedikleri için, bu konunun kendilerine sorulmasından da oldukça rahatsızlık duyarlar.

Şiiler, “İrdelenmesi gereken onca önemli konu varken, bir Şiiyle karşılaşınca ilk olarak mut’a uygulamasının gündeme getirilmesi hoş değil. Mut’a konusu, dinin aslından olmayan sayısız küçük ihtilaflardan sadece biridir” diyerek, kendilerine yöneltilen sorulardan kurtulmaya çalışırlar. Oysa İslam ümmetinin bütün kadınlarını alınıp satılır hale getirmeyi amaçlayan mut’a haramı, küçük bir ihtilaf konusu olarak görülemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder