19 Ocak 2013 Cumartesi

Paris’te infaz: O tetik çekildi

(İBRAHİM KARAGÜL/Yeni Şafak Gazetesi)          Ankara-İmralı-Kandil arasında baş döndürücü bir trafik yaşanırken, görüşmeleri ilişkin bütün detaylar kamuoyuna yansırken, atılacak yeni adımlar ardı ardına sıralanırken herkes; “bu işi kim, nasıl sabote edecek” sorusunu sorarken Paris’te üç PKK mensubunun “infaz” edilmesi nasıl yorumlanır?

Para meselesi mi, örgüt içi hesaplaşma mı, İmralı sürecini sabote etmeye yönelik bir dış istihbarat müdahalesi mi, örgütün şahin kanadının tasfiye operasyonu mu?

Bu kadar kıt bilgiyle büyük sözler sarfetmek doğru olmaz. Ancak hemen herkesin saldırıyı “infaz” ve “İmralı sürecini sabote etmeye dönük” olduğunu düşündüğü de ortada.

Pazartesi günü, Hakkari Çukurca da girişilen ve başarısızlıkla sonuçlanan saldırı süreci sabote etmeye yönelikse, Paris’teki saldırıyı da böyle düşünmek abartılı olmayacaktır. PKK’yı iyi tanıyan çevrelerin ağırlıklı kanaati de, çözüme ayarlı girişimlerin sabote edilmesi hatta Kandil-İmralı çatışması şeklinde.
Saldırıya uğrayan kişilerin kimliği, örgüt içindeki pozisyonları, Öcalan’la yakınlıkları, Avrupa’daki misyonları, saldırının yapılış şekli, şifreli kapının saldırgana açılması, infaz sonrası kapının kilitlenmesi, Fransa İçişleri Bakanının olay mahallini ziyaret etmesi gibi detaylar, kriminal inceleme yapılmadan bile az çok bir kanaat oluşturmaya yetiyor.

“Bu işi kim, kimler, hangi güçler ya da ülkeler sabote edebilir” sorusu giderek daha da anlamlı hale geliyor. Terör meselesinin Türkiye’ye karşı hatta bölgenin dizaynı için sadece yıllardır nasıl etkin bir “kart”a dönüştürüldüğünü bilen herkes bu sorunun cevabını arıyor?

Sadece PKK’nın şahinleri değil, İsrail’in, İran’ın, Irak’ta Nuri el Maliki yönetiminin. Suriye’nin daha da önemlisi yıllardır bu sorunu çözümsüz hale getirip teröre destek veren Batılı ülkelerin, özellikle Avrupa ülkelerinin süreci sabote etmek için çok şey yapabileceğini biliyoruz.

Örgütün Avrupa için çalışmaları o ülkelerin istihbarat teşkilatlarıyla iç içe. Sadece siyasi desteğe değil, para hareketlerine de özellikle dikkat etmek gerekiyor. PKK’nın yönettiği milyonlarca doların ne kadarı PKK’nın ne kadarı o ülkedeki istihbarat kurumlarının ya da siyasi çevrelerin kara para çarklarından geçiyor?

Olayın geçtiği Fransa’da yaşanan, PKK, Fransız iç politikası ve para trafiğine ilişkin bîr örneği burada hatırlatmak gerekiyor.

Tarih 9 Şubat 2007. Fransa’da PKK’ya yönelik kapsamlı bir operasyonu yapıldı. 5 Şubat’ta bazıları PKK’nın üst düzey sorumluları olmak üzere 14 kişi gözaltına alındı. Türkiye’de “Fransa PKK’ya operasyon yapıyor” memnuniyeti ile karşılanan olay aslında para aklama, Fransız istihbaratı ve PKK üzerinden yürütülen bir iç politik hesaplaşmaydı.

Nedim Sever’in Fransız istihbaratıyla ilişkileri her şeyi ortaya koydu. Rıza Altun’un yardımcısı Atilla Balıkçı, Fransız istihbaratıyla bağlantıları olduğunu bizzat soruşturmayı yapan hakime söyledi. Balıkçı, Fransa İçişleri Bakanı ve bu seçimlerin favori Cumhurbaşkanı adayı Sarkozy’nin politika danışmanı Ermeni milliyetçisi Patrick Deveciyan’la bağlantılarını anlattı. Fransız istihbaratı, görüşmeleri doğruladı. İşin esası şuydu: Fransa’da seçim vardı ve Nicolas Sarkozy yükseliyordu. Operasyon Sarkozy’yi yıpratmak, gizli ilişkilerini deşifre etmek için bizzat Fransız istihbaratı tarafından tezgahlanmıştı. Politika danışmanı Deveciyan üzerinden Sarkozy hedeflenmişti. Çünkü görüşmeler yapıldığında tarih 2003′tür, Deveciyan o zaman da Sarkozy’nin danışmanıdır. Sarkozy bunun intikamını fena aldı. İktidara geldikten sonra operasyonda parmağı olan bir çok kişi hakkında soruşturma başlattı. Paris’teki saldırı, Fransız istihbaratından bağımsız değil. Para hesaplaşmasıysa da bağımsız değil, İmralı görüşmelerini sabote etmeyi amaçlıyorsa da bağımsız değil. Kimse kimseyi kandırmasın. Örgüt için hesaplaşma diyerek olayı PKK’ya hapsetmemek lazım. İnfazı yapan kişi tespit edilse de bu böyledir. Eğer bu “İmralı-Kandil kapışması” ise, bunun bir başka okunuşu da Fransa-Türkiye kapışmasıdır. Ya da saldırının arkasında hangi Avrupa ülke varsa. Fransız hükümeti, üzerinde bu şaibe kalmaması için saldırıyı mutlaka aydınlatmak zorundadır. PKK kartını devreden çıkarmak bu bölgenin güç haritasını değiştirecektir. Fransa da, en az İsrail kadar, Almanya kadar bu harita değişikliğini hazmetmeyecektir. Bu başkentleri ikna etmek, Kandil’i ikna etmekten zordur. Bir önceki yazıda “Sabotajcıların elleri tetikte” demiştik. Görünüyor ki, o tetik çekildi. Devamında neler geleceğine bakalım. . .

11.01.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder