19 Ocak 2013 Cumartesi

Suriye bölünecekse!

(ABDURRAHMAN DİLİPAK/Yeni Akit Gazetesi)          Zamanın bölgede akışı yeniden hızını artırdı.. Esed Rus gemisinde saklanıyormuş.. ÖSO PYD ile çatışıyor. Fransa’dan sonra Rusya’da da PKK’ya silah sağlayan bir Rus işadamı silah kaçakçısı öldürüldü.. Bu arada sanki Suriye planı üzerinde yeni alternatifler sözkonusu olmaya başladı.

Suriye düşerse ne Lübnan ne de Ürdün kalır. Buralarda da rejim değişikliği olur. Birileri işte tam da bu noktaya, Suriye’yi, Ürdün ve Lübnan’la birlikte ele almak istiyor gibi sanki..

Federal bir Suriye mümkün mü? O zaman dini, mezhebi, etnik anlamda bölünmüş bir Suriye, bir federasyon çatısı altında bir araya getirilebilir mi?

Bana göre, 3 devlet de varlığını sürdürmeli, ama Suriye bölünmemeli. Ama üç ülke arasında gümrük, ticaret, savunma birliği kurulabilir. Vizesiz, daha doğrusu pasaportsuz geçiş sağlanabilir. Bu çerçevede Filistin’i de bu birliğe dahil etmek mümkün.

Buraları zaten eski “Biladı Şam” değil mi idi? Sanki Ruslar da Nuseyrilere bir kara parçası koparıp, kendisi de o bölgede kalmak istermiş gibi bir anlayış var. Oysa bu Ruslar için gelecek açısından tam bir felaket olacaktır. Yine aynı şekilde Hıristiyanlara bir toprak verip, onu da Nuseyrilerle ilişkilendirmek aynı şekilde onlar için bir felaket senaryosudur.. Lübnan’daki Şiileri de bu birliğe dahil etmek gibi bir senaryo kulağa hoş gelse de hiç de akıllıca bir senaryo olmayacaktır.. Zaten nisana doğru bu işler netleşecek gibi gözüküyor.. Ruslar zaten Suriye’den yavaş yavaş çekiliyor. Ama masada kalmak için ipleri tamamen koparmayacak.. İran nisandan sonra içeriye yoğunlaşacak. Ülke seçim havasına girecek. Hatta Irak konusu ile bile ilgilenmek için fazla bir zamanı, imkanı olmayacak.. Durup dururken Lübnan ve Ürdün’ü de bu karmaşanın içine çekecek olursanız belki çözüm için zaman biraz uzasa da, netice değişmeyecek..

Belki biraz daha fazla kan dökülecek o kadar. Birileri belki biraz daha kan dökülürse bu batılıların ülkeye müdahalesi için bir fırsat doğurabilir mi diye bir plan yapıyor olabilir, ama o durumda, kendi arasında çatışan grublar bile birleşerek batılılara ve İsrail’e dünyayı cehennem edebilir.. Rusya, ABD ve İngiltere’nin, İran’ın, Mısır’ın, Türkiye’nin bölgeye müdahalesi ile iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Sel gidip kum kaldığında geride kalanlar batılı ülkeler olmaz! Hangi senaryoyu ele alırsanız alın, hesapta ne Nuseyriler, yani Baas, ne de Esed ailesi yok.. Esedçiler neyi bekliyorlarsa, ne zamana kadar bekleyeceklerse, kendileri de bilmiyor olsa gerek. Esed ailesi için ve Nuseyriler için gelecek günler, geçen günleri aratacak..

Yani demem o ki, Suriye ile ilgili bölünme senaryoları hayal mahsulü. Kimse bu riski göğüsleyemez.. Tamam Suriye’de Sünni, Şii, Nuseyri, Ermeni, Hıristiyan, Kürt, Türk, Arap, Dürzi birçok halk topluluğu var.. İhvan’ı, Selefisi var, Hizbuttahrir’i var, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi, sosyalisti, Filistinlisi, masonu, her çeşit adamı var.. Bu kadar çoğulculuğa rağmen, Şam’ın genel, başat kimliği Müslüman ve Sünni.. Birileri kaşımazsa, başlangıçta bazı sorunlar yaşansa da, uzun süreli bir belirsizlik ve çatışma olmaz.. Belli aşiretlerın temel tercihi belli. Onları bir arada tutacak tek bir kimlik var, o da İslam kimliği. Herkes bunun farkında.. En çok kabul gören harekette İhvan hareketi.

Suriye’de taşlar, Esed yıkıldıktan sonra hemen düzelmeyecek. Daha diasporanın dönüşü ve Suriye halkının kimliklerinin tesbiti, şehrin yeniden imarı, siyasi düzenin, hukuk ve iktisadın, bürokrasinin, diplomasinin, mali düzenin kurulması zaman alacak elbette..

Suriye için en büyük şans Türkiye ve Mısır.. Başlangıçta zor da olsa, göreceksiniz Suriye sanılandan çok daha kısa sürede toparlanır. Potansiyel, konjonktür, jeopolitik ve jeostratejik özellikleri, coğrafi ve nüfus büyüklüğü bu açıdan önemli..

Esed de yakında anlayacak, bu işin geri dönüşü olmadığını, bu işin böyle ilanihaye gidemeyeceğini ve her geçen gün, kendi, ailesi, arkadaşları ve Nuseyriler açısından bu işin riskinin giderek büyüdüğünü. İran da görecek, bu işin kendisi için oluşturduğu kayıp ve risklerin, sağlayacağı faydadan çok daha büyük, hatta kıyaslanamayacak kadar büyük olduğunu.. Esed yönetimi, Şam’ın belli bölgelerine sıkışmış durumda..

Bu arada Özgür Suriye Ordusu, her geçen gün daha da büyüyor ve güçleniyor. Artık ellerinde nerede ise silah ve  mühimmat sıkıntısı yok. Tankları da var, kısa menzilli roketleri de, uçaksavarları da. Hem de Çin malı, Rus malı roketler, İran’ın Suriye’ye gönderdiği füzeler de dahil, hepsinden var ve her gün daha fazla silaha sahip oluyorlar. Helikopterleri bile var. Ülke genelinde duruma hakim vaziyetteler.. Suriye hükümeti dış dünyada da tanınmıyor artık. Muhalefet görevi devralacağı güne hazırlanıyor bir yandan da.. İslam Konferansı’nda da, Arap Birliği’nde de Esed rejimi yalnız kaldı. BM de ve AB nezdinde de durum farklı değil..

Esed her gün, gece gündüz, kendi ve dostlarını gömecek kadar büyük ve derin bir mezar kazıyor kendine. Kendi cehennemine kendi sırtında odun taşımaya devam ediyor..

Esed rejimi çökerse, bu işten İran çok üzülecek, ama en az İran kadar üzülecek bir başka ülke daha var. O da İran’ın can düşmanı ilan ettiği İsrail.

Ne garip bir tecelli değil mi? Esed giderse, Suriye, Hamas’la aynı çizgideki bir başka yönetimle yoluna devam edecek.. Ahmedi Nejat yönetimindeki İran ve İsrail yönetimlerinin Suriye konusundaki bu pozisyonları çok ilginç değil mi? Ama sanırım haziran seçiminden sonra İran da artık bu konudaki rotasını yeniden belirleyecektir. İranlı gençlerle “vahde vahde İslamiye” diye ezgiler söyleyebilseydik. CHP ve Ulusalcı/Ergenekoncu çevrelerle, Nuseyrilerle el ele, Hamas’a, İhvan’a karşı bir İran! Bunu anlamak ve kabullenmek, bana zor geliyor. Selâm ve dua ile..

 18.01.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder