(ABDURRAHMAN DİLİPAK/Yeni Akit Gazetesi) Zamanın bölgede akışı yeniden hızını artırdı.. Esed Rus gemisinde saklanıyormuş.. ÖSO
PYD ile çatışıyor. Fransa’dan sonra Rusya’da da PKK’ya silah sağlayan
bir Rus işadamı silah kaçakçısı öldürüldü.. Bu arada sanki Suriye planı
üzerinde yeni alternatifler sözkonusu olmaya başladı.
Suriye düşerse ne Lübnan ne de Ürdün
kalır. Buralarda da rejim değişikliği olur. Birileri işte tam da bu
noktaya, Suriye’yi, Ürdün ve Lübnan’la birlikte ele almak istiyor gibi
sanki..
Bana göre, 3 devlet de varlığını
sürdürmeli, ama Suriye bölünmemeli. Ama üç ülke arasında gümrük,
ticaret, savunma birliği kurulabilir. Vizesiz, daha doğrusu pasaportsuz
geçiş sağlanabilir. Bu çerçevede Filistin’i de bu birliğe dahil etmek
mümkün.
Buraları zaten eski “Biladı Şam” değil
mi idi? Sanki Ruslar da Nuseyrilere bir kara parçası koparıp, kendisi de
o bölgede kalmak istermiş gibi bir anlayış var. Oysa bu Ruslar için
gelecek açısından tam bir felaket olacaktır. Yine aynı şekilde
Hıristiyanlara bir toprak verip, onu da Nuseyrilerle ilişkilendirmek
aynı şekilde onlar için bir felaket senaryosudur.. Lübnan’daki Şiileri
de bu birliğe dahil etmek gibi bir senaryo kulağa hoş gelse de hiç de
akıllıca bir senaryo olmayacaktır.. Zaten nisana doğru bu işler
netleşecek gibi gözüküyor.. Ruslar zaten Suriye’den yavaş yavaş
çekiliyor. Ama masada kalmak için ipleri tamamen koparmayacak.. İran
nisandan sonra içeriye yoğunlaşacak. Ülke seçim havasına girecek. Hatta
Irak konusu ile bile ilgilenmek için fazla bir zamanı, imkanı
olmayacak.. Durup dururken Lübnan ve Ürdün’ü de bu karmaşanın içine
çekecek olursanız belki çözüm için zaman biraz uzasa da, netice
değişmeyecek..
Belki biraz daha fazla kan dökülecek o
kadar. Birileri belki biraz daha kan dökülürse bu batılıların ülkeye
müdahalesi için bir fırsat doğurabilir mi diye bir plan yapıyor
olabilir, ama o durumda, kendi arasında çatışan grublar bile birleşerek
batılılara ve İsrail’e dünyayı cehennem edebilir.. Rusya, ABD ve
İngiltere’nin, İran’ın, Mısır’ın, Türkiye’nin bölgeye müdahalesi ile iş
daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Sel gidip kum kaldığında
geride kalanlar batılı ülkeler olmaz! Hangi senaryoyu ele alırsanız
alın, hesapta ne Nuseyriler, yani Baas, ne de Esed ailesi yok..
Esedçiler neyi bekliyorlarsa, ne zamana kadar bekleyeceklerse, kendileri
de bilmiyor olsa gerek. Esed ailesi için ve Nuseyriler için gelecek
günler, geçen günleri aratacak..
Yani demem o ki, Suriye ile ilgili
bölünme senaryoları hayal mahsulü. Kimse bu riski göğüsleyemez.. Tamam
Suriye’de Sünni, Şii, Nuseyri, Ermeni, Hıristiyan, Kürt, Türk, Arap,
Dürzi birçok halk topluluğu var.. İhvan’ı, Selefisi var, Hizbuttahrir’i
var, sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi, sosyalisti, Filistinlisi,
masonu, her çeşit adamı var.. Bu kadar çoğulculuğa rağmen, Şam’ın
genel, başat kimliği Müslüman ve Sünni.. Birileri kaşımazsa, başlangıçta
bazı sorunlar yaşansa da, uzun süreli bir belirsizlik ve çatışma
olmaz.. Belli aşiretlerın temel tercihi belli. Onları bir arada tutacak
tek bir kimlik var, o da İslam kimliği. Herkes bunun farkında.. En çok
kabul gören harekette İhvan hareketi.
Suriye’de taşlar, Esed yıkıldıktan sonra hemen düzelmeyecek. Daha diasporanın dönüşü ve Suriye halkının kimliklerinin tesbiti, şehrin yeniden imarı, siyasi düzenin, hukuk ve iktisadın, bürokrasinin, diplomasinin, mali düzenin kurulması zaman alacak elbette..
Suriye için en büyük şans Türkiye ve
Mısır.. Başlangıçta zor da olsa, göreceksiniz Suriye sanılandan çok daha
kısa sürede toparlanır. Potansiyel, konjonktür, jeopolitik ve
jeostratejik özellikleri, coğrafi ve nüfus büyüklüğü bu açıdan önemli..
Esed de yakında anlayacak, bu işin geri
dönüşü olmadığını, bu işin böyle ilanihaye gidemeyeceğini ve her geçen
gün, kendi, ailesi, arkadaşları ve Nuseyriler açısından bu işin riskinin
giderek büyüdüğünü. İran da görecek, bu işin kendisi için oluşturduğu
kayıp ve risklerin, sağlayacağı faydadan çok daha büyük, hatta
kıyaslanamayacak kadar büyük olduğunu.. Esed yönetimi, Şam’ın belli
bölgelerine sıkışmış durumda..
Bu arada Özgür Suriye Ordusu, her geçen gün daha da büyüyor ve güçleniyor. Artık ellerinde nerede ise silah ve mühimmat sıkıntısı yok. Tankları da var, kısa menzilli roketleri de, uçaksavarları da. Hem de Çin malı, Rus malı roketler, İran’ın Suriye’ye gönderdiği füzeler de dahil, hepsinden var ve her gün daha fazla silaha sahip oluyorlar. Helikopterleri bile var. Ülke genelinde duruma hakim vaziyetteler.. Suriye hükümeti dış dünyada da tanınmıyor artık. Muhalefet görevi devralacağı güne hazırlanıyor bir yandan da.. İslam Konferansı’nda da, Arap Birliği’nde de Esed rejimi yalnız kaldı. BM de ve AB nezdinde de durum farklı değil..
Esed her gün, gece gündüz, kendi ve
dostlarını gömecek kadar büyük ve derin bir mezar kazıyor kendine. Kendi
cehennemine kendi sırtında odun taşımaya devam ediyor..
Esed rejimi çökerse, bu işten İran çok
üzülecek, ama en az İran kadar üzülecek bir başka ülke daha var. O da
İran’ın can düşmanı ilan ettiği İsrail.
Ne garip bir tecelli değil mi? Esed
giderse, Suriye, Hamas’la aynı çizgideki bir başka yönetimle yoluna
devam edecek.. Ahmedi Nejat yönetimindeki İran ve İsrail yönetimlerinin
Suriye konusundaki bu pozisyonları çok ilginç değil mi? Ama sanırım
haziran seçiminden sonra İran da artık bu konudaki rotasını yeniden
belirleyecektir. İranlı gençlerle “vahde vahde İslamiye” diye ezgiler
söyleyebilseydik. CHP ve Ulusalcı/Ergenekoncu çevrelerle, Nuseyrilerle
el ele, Hamas’a, İhvan’a karşı bir İran! Bunu anlamak ve kabullenmek,
bana zor geliyor. Selâm ve dua ile..
18.01.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder