12 Kasım 2012 Pazartesi

Selahaddin-i Eyyubî ve torunları

(MUHAMMET ÖZKILIÇ /Milat Gazetesi)          Selahaddin Eyyubi (rh.a) nin adının sadece İslam tarihi değil insanlık tarihine altın harflerle yazılmasının elbette birçok sebebi var… Ama özellikle İslam tarihine yazılmasının asıl sebebi, onun birleştirici kişiliğidir.

Bilindiği üzere ümmet coğrafyasının bu günkü çağdaş haçlıların yaptığı gibi, geçmişteki haçlıların işgal, soykırım ve işgallerine uğraması ve derken Kudüs’ün haçlıların eline esir düşmesinin asıl sebebi ümmetin bölünmesi ve dağınıklığıydı. Buna bir de Şia’nın ihanet ve hıyanetlerini de eklerseniz, varın siz düşünün işin vahametini.

İşin garip tarafı, bu gün en çok “ümmet birliği” sloganı atan ve kardeşlik edebiyatı yapan Şia, tarihteki bölücü rolünü yeniden oynuyor. Birleştirmeden en çok bahseden Şia’nın tarih boyu ümmet içinde bir fitne çıbanı olması ne garip…

Selahaddin Eyyubi (rh.a) haçlı saldırıları ve sonuçta ümmet topraklarının büyük bir bölümünün baştan aşağı katliama uğraması, işgali ve Mescidi Aksa’nın esir alınmasının asıl sebebinin ümmetin güçsüzlüğü değil, dağınıklığı olduğunu iyi biliyordu. Sahabe döneminden sonra şu veya bu sebeplerle ümmet içindeki bölünmeler, ümmetin belini kırıyor, gücünü dağıtıyordu. Şu halde güç dağılımının bitip, onun yerine güç birliğinin gelmesi için ümmet içindeki bölünmüşlüğün giderilmesi gerekiyordu. İşte tamda burada Selâhaddin Eyyubi faktörü devreye girmiş, bölünmüş olan ümmeti tekrar toparlamış, ümmetin dağılmış olan gücünü yeniden birleştirmişti. Ondan sonra da ümmetin eskisi gibi izzet ve azametine yeniden kavuşması zor olmamıştı.

Şu an Selahaddin Eyyubi’nin torunlarından olup, ırkçılık virüsü kapmış olanlar, Selâhaddin’den pek hazzetmezler. Onlara göre her hükümran olan kendi ırkını ön plana alıp, onlara imtiyaz geçerek onları yükseltmiştir. Selahaddin Eyyubi ise kendi ırkı için değil de ümmet için, ümmetin birliği için çalışmıştır. Ama doğru olan ırkçıların düşündüğü değil, Selahaddin Eyyubi’nin uygulamasıdır. (Kürt ırkçılığının, Türk ırkçılığına tepki olarak ve İslam’ın birleştirici ruhundan mahrum bırakılan gençlerin bir kısmı içinde yeşerip gelişmiş olması ayrı bir hakikat… Bu fitnenin dış kaynakları vs. diğer bir gerçek olup ayrıca değerlendirilmelidir.)

Şimdileri çokça kullanılan bir slogan var… “milleti yücelt ki devlet yücelsin” bu tespit doğru ve önemli bir tespit. Ancak eksik veya yanlış anlaşılmaya müsait bir tespit. Daha doğru olanı “Ümmeti yükselt ki devlet ve millet yükselsin” olmalıdır. Bu, ulusçuluk virüsü yerine ümmetçilik ruhunu öncelemekle alakalı bir durum. Tabi millet ifadesiyle ümmeti kastetmek mümkün ama dolaylı olarak.

Yıllardır ümmetçiliğe küfreden ve “on yılda her yaştan on beş bin genç yaratmaktan” dem vuran güruhun bunu anlama veya algılamasını beklemiyoruz. Kaldı ki Selahaddin Eyyubi’nin torunlarının bir kısmına ırkçılık virüsü bulaşması da aynı güruhtan kaynaklanıyor. Kaldı ki aynı güruh sadece Kürtlere değil, Türk, Arap vs. unsurların da bir kısımlarına aynı bölücü virüsü bulaştırdılar.

Şimdi ümmetin tüm unsurlarının, bu ırkçılık virüsünden kurtularak, yeniden ümmet ruhunu ihya etmelerinin zamanıdır. Zira ümmet baharı, ümmetin ayağına tarihi bir fırsat getirmiştir… Ümmet yeniden izzet ve azametine kavuşabilir… Dünya insanlığını da yeniden kurtarıp, huzur ve sükûnete kavuşturabilir… Çünkü bu ruh,  bilinç, bu sevda İslam ümmeti dışında hiçbir millette yok. Kaldı ki İslam dışında hiçbir fikir veya sistem bu altyapıya sahip değil…

Kapitalizm vb. izimleri dünyanın başına bela edenler, insanlığa sadece, kan gözyaşı, zillet, düşmanlık, savaş kargaşa ve anarşi getirdiler. Bu arada kendi milletleri için de pek bir halt edemediler. Dünyayı kana buladılar, o kan sonuçta kendi milletlerini de buldu… Sonunda hep beraber döktükleri mazlumların kanlarında boğuldular.

Bizi küçük küçük ulusçuklara bölen, bununla kalmayıp aşiret aşiret, hatta kabile kabile bölmek için uğraşan batı, sonunda ulusçuluğun çıkmaz sokak olduğunu anlayıp, birlik beraberlik türküleri söylemeye başladı. İşte Avrupa birliği buradan doğdu. Ancak bu doğum sakat… Çünkü birlik beraberlik ruhu sadece İslam’la mümkün… Gelecekte bütün dünya bunu daha iyi görüp anlayacaktır. Umarım o zaman çok geç olmaz.

Şimdi gelelim Selahaddin Eyyubi’nin torunlarına… Suriye’de Selahaddin Eyyubi tugaylarını oluşturan ve özgür Suriye ordusuyla beraber Şia ve yandaşları olan zalimlere karşı savaşan Kürtler, yeniden o tarihi misyonu icra etmektedirler. Selahaddin’in torunları sadece ümmet içinde birleştirici rol almakla kalmayacak, inşallah ırkçılık virüsünü yaymaya çalışan unsurların da hesaplarını göreceklerdir.

Bunun için Selahaddin Eyyubi tugaylarının desteklenmesi takviye edilmesi gerekiyor. Irkçılık, bölücülük ve daha birçok illetlere bulaşmış olanlara karşı ümmet birliğinin gereğini bilen, bölen değil birleştiren Kürt unsurlarının desteklenmesi bir çok açıdan önemli… Suriye mazlum halklarının özgürlüklerine kavuşması… Terör unsurlarının Şia damarından desteklerinin kesilmesi… Yarım kalan ümmet baharının yeniden yeşerip çiçek açması ve meyve vermesi… Ve daha nice konular… Umarım yetkililer ve bu konuyla ilgili olanlar bu tarihi fırsatın farkındadırlar…

09.11.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder