(MUHAMMET ÖZKILIÇ /Milat Gazetesi) Selahaddin Eyyubi (rh.a) nin adının sadece İslam tarihi değil insanlık tarihine altın harflerle yazılmasının elbette birçok sebebi var… Ama özellikle İslam tarihine yazılmasının asıl sebebi, onun birleştirici kişiliğidir.
Bilindiği üzere ümmet coğrafyasının bu
günkü çağdaş haçlıların yaptığı gibi, geçmişteki haçlıların işgal,
soykırım ve işgallerine uğraması ve derken Kudüs’ün haçlıların eline
esir düşmesinin asıl sebebi ümmetin bölünmesi ve dağınıklığıydı. Buna
bir de Şia’nın ihanet ve hıyanetlerini de eklerseniz, varın siz düşünün
işin vahametini.
İşin garip tarafı, bu gün en çok “ümmet
birliği” sloganı atan ve kardeşlik edebiyatı yapan Şia, tarihteki bölücü
rolünü yeniden oynuyor. Birleştirmeden en çok bahseden Şia’nın tarih
boyu ümmet içinde bir fitne çıbanı olması ne garip…
Selahaddin Eyyubi (rh.a) haçlı
saldırıları ve sonuçta ümmet topraklarının büyük bir bölümünün baştan
aşağı katliama uğraması, işgali ve Mescidi Aksa’nın esir alınmasının
asıl sebebinin ümmetin güçsüzlüğü değil, dağınıklığı olduğunu iyi
biliyordu. Sahabe döneminden sonra şu veya bu sebeplerle ümmet içindeki
bölünmeler, ümmetin belini kırıyor, gücünü dağıtıyordu. Şu halde güç
dağılımının bitip, onun yerine güç birliğinin gelmesi için ümmet
içindeki bölünmüşlüğün giderilmesi gerekiyordu. İşte tamda burada
Selâhaddin Eyyubi faktörü devreye girmiş, bölünmüş olan ümmeti tekrar
toparlamış, ümmetin dağılmış olan gücünü yeniden birleştirmişti. Ondan
sonra da ümmetin eskisi gibi izzet ve azametine yeniden kavuşması zor
olmamıştı.
Şu an Selahaddin Eyyubi’nin
torunlarından olup, ırkçılık virüsü kapmış olanlar, Selâhaddin’den pek
hazzetmezler. Onlara göre her hükümran olan kendi ırkını ön plana alıp,
onlara imtiyaz geçerek onları yükseltmiştir. Selahaddin Eyyubi ise kendi
ırkı için değil de ümmet için, ümmetin birliği için çalışmıştır. Ama
doğru olan ırkçıların düşündüğü değil, Selahaddin Eyyubi’nin
uygulamasıdır. (Kürt ırkçılığının, Türk ırkçılığına tepki olarak ve
İslam’ın birleştirici ruhundan mahrum bırakılan gençlerin bir kısmı
içinde yeşerip gelişmiş olması ayrı bir hakikat… Bu fitnenin dış
kaynakları vs. diğer bir gerçek olup ayrıca değerlendirilmelidir.)
Şimdileri çokça kullanılan bir slogan
var… “milleti yücelt ki devlet yücelsin” bu tespit doğru ve önemli bir
tespit. Ancak eksik veya yanlış anlaşılmaya müsait bir tespit. Daha
doğru olanı “Ümmeti yükselt ki devlet ve millet yükselsin” olmalıdır.
Bu, ulusçuluk virüsü yerine ümmetçilik ruhunu öncelemekle alakalı bir
durum. Tabi millet ifadesiyle ümmeti kastetmek mümkün ama dolaylı
olarak.
Yıllardır ümmetçiliğe küfreden ve “on
yılda her yaştan on beş bin genç yaratmaktan” dem vuran güruhun bunu
anlama veya algılamasını beklemiyoruz. Kaldı ki Selahaddin Eyyubi’nin
torunlarının bir kısmına ırkçılık virüsü bulaşması da aynı güruhtan
kaynaklanıyor. Kaldı ki aynı güruh sadece Kürtlere değil, Türk, Arap vs.
unsurların da bir kısımlarına aynı bölücü virüsü bulaştırdılar.
Şimdi ümmetin tüm unsurlarının, bu
ırkçılık virüsünden kurtularak, yeniden ümmet ruhunu ihya etmelerinin
zamanıdır. Zira ümmet baharı, ümmetin ayağına tarihi bir fırsat
getirmiştir… Ümmet yeniden izzet ve azametine kavuşabilir… Dünya
insanlığını da yeniden kurtarıp, huzur ve sükûnete kavuşturabilir… Çünkü
bu ruh, bilinç, bu sevda İslam ümmeti dışında hiçbir millette yok.
Kaldı ki İslam dışında hiçbir fikir veya sistem bu altyapıya sahip
değil…
Kapitalizm vb. izimleri dünyanın başına
bela edenler, insanlığa sadece, kan gözyaşı, zillet, düşmanlık, savaş
kargaşa ve anarşi getirdiler. Bu arada kendi milletleri için de pek bir
halt edemediler. Dünyayı kana buladılar, o kan sonuçta kendi
milletlerini de buldu… Sonunda hep beraber döktükleri mazlumların
kanlarında boğuldular.
Bizi küçük küçük ulusçuklara bölen,
bununla kalmayıp aşiret aşiret, hatta kabile kabile bölmek için uğraşan
batı, sonunda ulusçuluğun çıkmaz sokak olduğunu anlayıp, birlik
beraberlik türküleri söylemeye başladı. İşte Avrupa birliği buradan
doğdu. Ancak bu doğum sakat… Çünkü birlik beraberlik ruhu sadece
İslam’la mümkün… Gelecekte bütün dünya bunu daha iyi görüp anlayacaktır.
Umarım o zaman çok geç olmaz.
Şimdi gelelim Selahaddin Eyyubi’nin
torunlarına… Suriye’de Selahaddin Eyyubi tugaylarını oluşturan ve özgür
Suriye ordusuyla beraber Şia ve yandaşları olan zalimlere karşı savaşan
Kürtler, yeniden o tarihi misyonu icra etmektedirler. Selahaddin’in
torunları sadece ümmet içinde birleştirici rol almakla kalmayacak,
inşallah ırkçılık virüsünü yaymaya çalışan unsurların da hesaplarını
göreceklerdir.
Bunun için Selahaddin Eyyubi
tugaylarının desteklenmesi takviye edilmesi gerekiyor. Irkçılık,
bölücülük ve daha birçok illetlere bulaşmış olanlara karşı ümmet
birliğinin gereğini bilen, bölen değil birleştiren Kürt unsurlarının
desteklenmesi bir çok açıdan önemli… Suriye mazlum halklarının
özgürlüklerine kavuşması… Terör unsurlarının Şia damarından
desteklerinin kesilmesi… Yarım kalan ümmet baharının yeniden yeşerip
çiçek açması ve meyve vermesi… Ve daha nice konular… Umarım yetkililer
ve bu konuyla ilgili olanlar bu tarihi fırsatın farkındadırlar…
09.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder