(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit Gazetesi) Beşşar’ın Osmanlı alerjisi son günlerde yeniden depreşti. Ama bu son meselesi de değil.
Henüz halk hareketi başlamadan Şam’ın Ankara ile ilişkileri iyi
günlerde olduğu sırada bile Beşşar Esat bazen Batı basınına yaptığı
konuşmalarda Türk Hükümetinin Osmanlı eğilimlerinden şikâyet etmiştir.
Zira onu Ankara ile ortak yapan şey pragmatik kaygılardır. Yoksa Türkiye
ile bir eksen içinde buluşması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Sünni
çoğunluğa mensup halkı İle köprü kurmak ve Batı ile ilişkilerini daha da
geliştirmek ve tecridini kırmak için Ankara’nın ipine sarılmıştır
Çelişkileri tetikleyen halk hareketi olmasaydı bile Suriye rejimi
güçlendiğinde Türkiye ile ilişkilerini geri vitese alacaktı. Ankara İle
ilişkileri iyi olduğu günlerde de Türkiye’nin içinde her kesimle
bağlantı noktalan kurmaya ve geliştirmeye çalışıyordu. Herkese ayrı bir
dille yaklaşıyordu. İslamcılara İslami dille sola solcu dille ve yani
kişiye ve eğilime veya nabza göre şerbet veriyordu. Halk İle rejim
arasında açılan mesafe ile Ankara-Şam ilişkileri bozulmaya başlayınca bu
defa Osmanlı aleyhtarlığını ideolojik bir kart ve ajitasyon haline
getirdi. Kendisi içeride azınlıklara dayanarak ve Sünni düşmanlığı
yaparak ayakta kalmaya çalışırken Türkiye’deki Esat yanlıları
Türkiye’nin mezhepçilik yapmaması gerektiğini telkin ediyor,
Beşşar Esad, The Russia Today Kanalına
yaptığı konuşmasında üç mesaj vermiştir. Bunlardan birisi laikliğin son
kalesi olduklarıdır. Bu mesaj Batı’ya yeniden güven mektubu takdimidir.
İkincisi, Kaddafi’nin son konuşmalarına benzeyen konuşmasında Suriye’de
öleceğini söylemiştir. Böylece kendisini bekleyen akıbeti de açık etmiş
oldu. Üçüncüsü de, Başbakan Erdoğan’ın kendisini halife zannettiğidir.
‘Beni Batı icat etmedi’ derken bu konuşmasıyla tamamen Batı’ya hitap
etmiş ve mesaj vermiştir. Laikliğin son kalesi olmasıyla Rusya ve İran
ilgilenmeyeceğine göre bunu Batı’ya hitaben yapmıştır. Osmanlı
mesaj ise herkese yöneliktir. Bu mesajdan önce de Hamas’a ait büroları
mühürleyerek ve Halit Mesal’ın ikametgâhına el koyarak Batı’ya ve
İsrail’e ‘sizinleyim’ mesajını vermiştir. Bunun yararını da
görmekte ve İsrail, Kunaytıra bölgesinde kıstırılan görünmez ortağı Esat
güçlerini kurtarmak için muhaliflere füze atmıştır. Şarku’l Avsat
yazarlarından Tarık Hummeyyed konuyla ilgili ‘Erdoğan: Yeni Osmanlı
Sultanı’ başlıklı yazısında Esat’ın geçmiş ilişkilerinde samimi
olmadığını sadece Türkiye’yi kullanmaya çalıştığını ifade etmiştir.
Esasında Türkiye, İsrail ile Esat rejimi arasında arabuluculuk yaparken
bile aslında Esat’ın İsrail ile görünmez ilişkileri Türkiye’nin
İlişkilerinden daha sağlamdır Kredisi daha yüksektir.
Tarık Humeyyed hatırlatıyor. Erdoğan
Davos’da Peres’e ‘one minute’ derken en fazla bundan Esat gocunmuş ve
Türkiye’nin bütün taraflarla iyi ilişkiler kurmasının çıkarına olduğunu
söylemiştir, Yani Türkiye-İsrail ilişkilerinin metaneti Türklerden
ziyade Beşşar’ı ilgilendirmekteydi.
Osmanlı’ya karşı bu kadar alerjisi olan
Beşşar pekâlâ hangi imparatorluğun yelkenlerini şişiriyor. Beşşar
rejimi, Osmanlı da olmak üzere bütün imparatorluk modellerine eşit
mesafede olsa hak verebilirsiniz. Bununla birlikte Osmanlı aleyhinde
konuşurken Velayet-i fakih doktrini etrafında şekillenen Yeni
Safavilerden hiç bahsetmiyor ve rahatsız olmuyor. Bu konuda ağzını bıçak
açmıyor, ikinci olarak, ‘rafizi ittifakının’ ikinci ayağı olan yeni Çar
Putin ile alakalı olarak da hiçbir rahatsızlık duymuyor. Aksine, Osmanlı’ya karşı Yeni Çarlık projesi içinde yer alıyor. Bunu
nereden çıkardığımız sorulabilir. Görünen köy kılavuz istemez.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Tabii delillerin yanında
elbette somut deliller de var. İran ekseninin parçası ve Beşşar
Esat’ın ortaklarından ve hatta ‘Visam Hasan kendini öldürttü diyen
Michael Aoun Kanada’da yaptığı değerlenmede Rusya liderliğinde yeni bir
Şarkın doğmakta olduğunu söylemiş. Peki bu şark nerede? İran
ekseninin bulunduğu yerde. Demek ki tek başına Iran ekseni de yetmiyor.
Bunlara bir de Rusya dayanağı ve şemsiyesi lazım. Bu ifadeleri kullanan
sadece Michael Aoun değil aynı zamanda Aoun’un damadı olan bakan Cübran
Basil de aynı ifadeleri kullanıyor (Bak; Maşrık bibezaaameti Rusya,
Semir Atallah, 2 Kasım 2012, Eş Şark el Avsal). Bu söylem turnusol
kağıdı gibi Beşşar rejiminin yalanlarını ortaya çıkartıyor. Semir
Atallah’ı ifadesiyle, bu söylem Suriye rejiminin Arube ve Arapçılık
iddialarını da silip süpürüyor. Yani Beşşar sadece Türklere veya yeni
Osmanlıcılığına değil aynı zamanda fiiliyatta Baas Partisinin resmi tezi
olan Arapçılığa da karşı. Herkese karşı nifakla iş görüyor. Dün ayakta
kalmak için Ankara’ya dayanmaya çalışıyordu. Bugün ise Rusya’ya, tek
kutsalı, egosu.
Semir Atallah bugünkü Suriye’nin 1957
model Suriye’ye benzediğini ifade ediyor. Katılmıyorum. Yaşar Yakış da
bazı tahlillerinde Rusya’nın Ortadoğu’da yeni bir zemin yakaladığını
söylüyor. Bu doğru ama kaygan bir zemin ve Beşşar’ın gitmesiyle birlikte
Rusya bölgede hamle gücünü kaybedeceği gibi kıvılcım yeniden Kafkaslara
sıçrayacaktır. Rusya’ya Napolyon ve Hitler’in yapamadığını Müslümanlar
yapacak ve 500 yıllık Rusya’nın ilerlemesi ve yayılmacılığı geri tepecek
ve belki Moskova’yı bile koruyamayacaklardır. Yaşayan görür. Lakin ‘ne
yaşar ne yakışır’ tekerlemesinde olduğu gibi Yakış’ın sözleri tahlilden
öte telkine benziyor. Ruslar adına rüya görüyor.
Bu da ona yakışmadı.
13.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder