(SELMAN MALTAŞ/Milat Gazetesi) ABD nihayet ağzındaki baklayı çıkardı. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Suriye Ulusal Konseyi'nin (SUK) muhaliflerin liderliğini üstlenecek bir yapı olmadığını söylüyor.
Ve ekliyor:
"Kendisini
bütün Suriyelileri temsil etmeye ve korumaya vakfetmiş bir muhalefet
liderliğine ihtiyaç var. Aynı zamanda Suriye devriminin aşırılık
yanlıları tarafından çalınmasına açıktan karşı koyacak bir muhalefet
gerekli."
Clinton'un aşırılık yanlılarından kastı muhalefetin ana omurgasını oluşturan İslamcılar.
Zaten
ABD'nin ilk günden bu yana Suriye'ye mesafeli yaklaşmasının sebebi bu.
Son dönemde her iki açıklamalarından birinde "Radikaller" vurgusu
yapmaları boşuna değil.
Doha'da köşe kapmaca
Yarın Katar'ın başkenti Doha'da bir toplantı var. Öncüleri ABD ve Arap Birliği.
"Suriye muhalefeti kongresi" adı verilen bu toplantıda ABD kendine göre yeni bir muhalefet dizayn etmeye çalışacak.
Suriyeli eski milletvekili Riyad Seyf başkanlığında bir geçici hükümetin kurulacağından söz ediliyor.
Bu yapıyla birlikte ABD Suriye Ulusal Konseyi'ni oyun dışı bırakmayı hedefliyor. SUK Türkiye'nin desteğiyle İstanbul'da kuruldu.
Dolayısıyla Konsey'in en yakın ilişkide olduğu ülke Türkiye.
ABD'nin SUK'u tanımadığını açıkça ilan etmesi, Suriye'ye bakışında Türkiye ile farklı bir noktada durduğunun en büyük kanıtı.
Yani Türkiye'ye "ABD taşeronu" diyenlerin iddialarını bizzat ABD yalanlıyor.
Suriye Ulusal Ordusu
ABD Özgür Suriye Ordusu'ndan rahatsız.
Şu an SUK gibi Özgür Orduyu da yenisiyle ikame etmeye çalışıyorlar.
Çünkü ABD'ye göre ÖSO'nun içinde pek çok radikal unsur var ve bu haliyle büyük tehlike arz ediyor.
Yeni kurulan ordunun adı Suriye Ulusal Ordusu.
Komutanları
Tümgeneral Muhammed Hüseyin Hac Alt. Clinton'un SUK'u tanımadıklarını
açıkladığı saatlerde Hac Ali'den de benzer bir çıkış geldi.
Yeni ordunun komutanı özetle şunu dedi:
"Suriye
Ulusal Konseyi Suriye halkının tüm unsurlarını kapsamakta yetersiz
kalmıştır. O yüzden siyasi gruplar Suriye Ulusal Ordusu'nun çatısı
altında birleşmelidir."
Türkiye'den rol de çalabilirler
Aylardan beri en çok "NATO Baas rejimine müdahale edecek" sözünü duyuyorum.
Hâlbuki ABD'nin güdümündeki NATO en az dört kez Suriye'ye müdahale niyetleri olmadığını açıkladı.
Bugün
geldiğimiz noktada ise Baas rejiminin meşruiyetini tanımada hiç bir
beis görmeyen ABD, Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu'nu
gayrimeşru ilan ediyor.
Böylelikle müdahaleyi Beşşar Esed'e değil, Suriye halkının meşru temsilcilerine yapmış oluyor.
Ahmet Davutoğlu Doha toplantısı öncesinde SUK üyelerine "Sakın dağılmayın" uyarısında bulunmuştu.
SUK üyeleri de ABD'nin takındığı tavırdan duydukları rahatsızlığı birkaç kez dile getirdiler.
Türkiye 20 ay boyunca hem dışarıda hem de içerde risk alarak Suriye konusuyla yakından ilgilendi.
ABD ve müttefikleri son hamleleriyle sadece devrimi değil, Türkiye'nin rolünü ve emeğini de çalabilirler. Dikkatli olmak gerek.
Sahada olan kim?
Dera'da 1 5 Mart 2011 'de başlayan olaylar tüm Suriye'ye yayılarak, bugün Şam'ın en önemli noktalarına kadar ulaştı.
Baas rejimine bağlı savaş uçakları geçen hafta ilk kez Şam'ı bombalamaya başladı.
Bu gelişme, devrim sürecinin kritik eşiği atlatmak üzere olduğunu gösteriyor.
ABD'nin aylarca bekleyip, böyle bir dönemde topa açıktan girmeye kalkışması bu yüzden tesadüf değil.
20
ayda büyük başarılar elde eden muhalefetin bir anda gayrimeşru ilan
edilmesi de devrim sürecine müdahaleden başka bir anlam ifade etmiyor.
Fakat unuttukları bir şey var. Sahada olan ABD değil, gayrimeşru olduğu öne sürülen muhalifler.
07.11.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder