(SERDAR DEMİREL/Yeni Akit
Gazetesi) İran ve Suriye rejimlerinin bölgesel ve küresel
güçler karşısında olduğu kadar Suriye halkının onurlu ayaklanması karşısında da sınırsız bir dayanışma içerisine girmesi, insanları, bunun nedenini sorgulamaya sevk etti.
Bu ittifak dinî ve ideolojik bir ittifak
mı, yoksa stratejik ve çıkara dayalı bir ittifak mı? Bizim cevabımız
daha çok ikincisi. Neden mi?
İslâm tarihinde Şiîlik içi onlarca fırka
türemiştir. Hicri 300′üncü yılların ilk dönem önemli Şiî âlimlerinden
Ebu Muhammed en-Nevbahtî, meşhur kitabı “Fıraku eş-Şia”da (Şiî Fırkalar)
60 civarında Şiîlik içi fırka zikreder. Bir o kadar fırkayı da el-Kumî
meşhur eseri “Kitâbu Firak eş-Şia”‘sında kaydeder.
Günümüze gelene kadar bu fırkaların
önemli bölümü tarih sahnesinden çekilmiştir. Geriye kalanlar arasında
yazılı kültür, toplumsal dinamikler ve sayısal çoğunluk, ayrıca İran ve
Irak’ta devlet olması, Lübnan’da en güçlü askerî yapı Hizbullah’ı
oluşturması nedeniyle en etkin fırka, Caferîler diye bilinen İsnâ
Aşariyye (Onikiciler / Oniki İmâm’a inananlar) fırkasıdır.
Suriye’de ise Numeyrîler diye de bilinen Nusayrî fırkasıdır. Aşırı Batinî bir fırkadır bunlar. Nusayrî
ismi bu fırkanın kurucusuna nisbeten verilmiş en eski isimdir. Her ne
kadar Fransızların yardımıyla Suriye’de iktidara gelince Nusayrî’ler
Alevi ismini kullanmaya çalışmışsalar da İslâm’a nisbet edilen mezhep ve
fırkaları içeren literatür kitaplarında bu isimle anılırlar.
Fırka, ismini, kurucusu olan
Muhammed b. Nusayr en-Nemirî’ye (270 / 883) nisbeten almıştır dedik.
Bütün Batinî fırkalar gibi takiyye / iki kimlikli hayat tarzlarıyla
bilinirler; kamusal hayatta farklı, kendi içlerinde farklıdırlar.
Fırkanın kurucusu İbn
Nusayr, Caferîlerin inandığı on iki imamdan son üçüyle aynı dönemde
yaşamıştır. Onuncu imam kabul edilen Ali en-Nakî tarafından gönderilmiş
bir peygamber olduğunu iddia ederek ortaya çıkmış; imam hakkında
tenasuhtan söz etmiştir. Sonuçta o derece ileri gitmiştir ki, onun ilahlığını dahi iddia etmiş, haramları helal kılmıştır.
Genelde İran devrimi, özelde de son 19
aylık Suriye’deki halk ayaklanmasından sonra gündeme gelen Caferî ve
Nusayrî dayanışmasından yola çıkarak bu yakın ilişkiyi dinî görenler
oluyor. Ortak birtakım dinî değerler ve İran’ın gulat Şiî fırkaları
kendi çatısı altında birleştirme çabalarına kaldıraç güç olarak
kullandığı söylemler nedeniyle bu kanının oluşması doğaldır.
Ancak tarihte ortaya çıkmış onlarca Şiî
fırka aslında birbirini tekfir eder, en azından sapkın görür. Bu
bağlamda Caferîler Nusayrîleri en hafifiyle delalet ehli olarak
görmekte, gulat Şiî fırkalar arasında saymaktalar.
Meselâ büyük Caferi alimi, Allame Mâmakânî, “Mikbâsu’l Hidâye” adlı kitabında
onlara lanet okuduktan sonra; “Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî İmam Ali b.
Muhammed al-Askerî’yi rab olarak görürdü.. Haramları da helal kıldı.
Erkekle nikaha cevaz verdi…” gibi ibarelerle anlatır. (Mikbâsu’l Hidâye:
2/374)
Caferî literatüre baktığınızda Nusayrî’leri zemmettiklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Burdan yola çıkarak bu iki fırkanın son 30 yıllık birlikteliklerinin ortak düşmana karşı çıkar eksenli olduğunu, bu yüzden de iki fırka arasındaki tarihsel ihtilafları, itikadi problemleri iki tarafın kanaat önderlerinin fazla gündeme getirmediklerini görüyoruz.
14.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder