Dışişleri Bakanı Davutoğlu Kahire
yolunda konuştu. Türkiye’nin mülteciler konusundaki ahlaki tutumuyla
tarihe geçeceğini söyleyen Davutoğlu kadın
yazarlara seslendi: Gitsinler o tecavüzden kaçanları dinleyip, sonra
gelsinler. Dert edinmek lazım. Türkiye’nin yaptıklarını bütün dünya
hayranlıkla izliyor. Gelenlerin söylediği bu. Aneelina Jolie’nin de…
Davutoğlu Suriye için Kahire’de
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye,
İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dan oluşan ‘Dörtlü Koalisyon’un ilk
toplantısına katıldı. Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’yle ve Başbakan
Kandil’le de görüşen Ahmet Davutoğlu, “Tarihe ahlaki sorumluluğunu
yerine getirmiş bir ülke olarak geçeceğiz” dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 80 bin
mülteciye kapılarını açan Türkiye’nin bu “ahlaki” tutumuyla, gerçekte
krizi absorbe ettiğini söyleyerek, “Krizin boyutlarının uluslararası
toplumda algılanmamasının en önemli sebebi bu” dedi. Muhataplarına
“krizin ne olduğunu, 80 bin insanı sınırın öbür yanına koyarsak
görürsünüz” dediğini aktaran “Bunu yapacağımızdan değil, anlaşılması
için söyledim. Bu, ahlaki sorumluluğumuzdur” diye konuştu.
Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve
İran’ın katılımıyla planlanan toplantı, Suudi Arabistan’ın “son
dakikada” vazgeçmesiyle “üçlü” toplantıya dönüştü. Zirve öncesinde Mısır
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Başbakan Hişam Kandil’le de görüşen
Davutoğlu, Ekim ayında Türkiye’ye gelmesi konusunda prensip kararı
alındığını belirtti.
Suriye için düzenlenen Dörtlü Toplantı’ya katılmak üzere Kahire’ye giden Davutoğlu, uçakta sorularımızı yanıtladı:
Ahlaki sorumlulukta hesap yapılmaz:
(Türkiye’nin mülteci kapasitesine dair)
Ahlaki sorumlulukta küçük hesaplar yapılmaz. 1989′da bu kadar güçlü
değildik ama Türkiye yine kapıyı açtı. İlerde bir gün tarih yazıldığında
biz ahlaki ve tarihi sorumluluğunu yerine getirmiş bir ülke olarak
geçeceğiz. Bugünkü hükümetimiz ve sahip olduğumuz devlet geleneği,
kapımıza gelmiş tecavüzden kaçan insanlara elimizden geleni yapmaktır.
Bizim devlet yönetim etkinliğimizin hangi güce ulaştığını gösteren iki
olay var: Biri Libya tahliyesi, diğeri Suriye’den gelen mülteciler.
Denizaşırı bir ülkeden, 25 bin vatandaşını 10 günde çıkarmış bir
ülkeyiz. Siz Türkiye’den 25 bin kişiyi bir yerden bir yere taşıyın
bakalım.
Kadın yazarlara çağrı:
Bütün dünya hayranlıkla izliyor.
Gelenlerin hepsinin söylediği bu. Angelina Jolie de.. Kadıncağız daha
popüler olduğu için. Konteynır kent kurmak daha önce hiç düşünülmemiş
bir şey. Özellikle kadın yazarlara sesleniyorum, gitsinler o tecavüzden
kaçanları dinlesin ondan sonra gelsinler.
Boşnaklar için hayıflanırım:
Ben hala hayıflanırım. Keşke 20 yıl önce
de bu kadar güçlü olsaydık, zulme uğrayan Boşnaklara sahip
çıkabilseydik. Bosna’da İzzetbegoviç’le konuşurken, o da aynı şeyi
söyledi.
Başarı öyküsüdür:
Bu bir başarı hikayesidir. Her kampta
çocuk yuvası, okul var, mescidi var, eğer Hristiyan gelirse diye projede
kilisesi, Arapça çocuk psikologu var. Bu, Türkiye’nin merhametini,
şefkatini ve nereye geldiğimizi gösteriyor.
Hatay’daki olaylar provokasyon:
Karşı karşıya gelenler
yok. Marjinal grup ve provokasyon var. 70 ve 80′li yıllarda Baas
yönetimini destekleyenler, bir grup adamı oraya çıkarıyor. Geçen hafta
orada Sünni, Alevi, Ermeni, Rumlarla bir araya geldim. Oradaki Nusayri
Alevi kardeşlerimizi tenzih ederiz onlar bunu yapmıyor. O gazeteyi bana
söyletmeyin. Esad için kanını canını vermeye hazır diye sloganlar
atılıyor. Diyor ki, o gazete “Esad PKK’yı destekliyor.” Oysa niye
destekliyorsun diye sorması lazım. Bu tam da Türkiye’de mezhep
kışkırtmacılığı yapanların kim olduğunu gösteriyor.
CHP’nin orada ne işi var:
Dün (önceki gün) var mıydı bilmiyorum
ama “Esad için canımız ruhumuz feda” denen bir zeminde, CHP il
başkanının olmasını CHP’li kardeşlerimin ciddiyetle düşünmesi lazım.
CHP’nin orada ne işi var Allah aşkına? Nasıl halka bu kadar
yabancılaşır?
Dirençli çıkan Esad değil, Suriye halkı
-Esad’ın gidişi öngörülenden uzun mu sürdü?
Yoo, Suriye halkı beklenmedik bir direnç
gösterdi. Muhalefet geleneği olmayan, iç kontrolü bu kadar yüksek ve
bütün halkı kontrol etmeye dönük ordu karşısında bir halkın bu kadar
uzun mücadele etmesi beklenmemişti. Biz krizin uzun süreceğini en
başında söyledik. Öngörememiş olsak, Ağustos’ta verdiğimiz tepkiyi nisan
ayında verirdik. Muhalefet geleneği olmayan, en önemli önderleri
hapiste sürgünde olan Suriye muhalefetinin bu kadar uzun süre tanklara
toplara uçaklara direnmesine pek ihtimal verilmiyordu.
ABD için esas risk:
(‘ABD’nin Libya Büyükelcisi’nin
öldürülmesi, ABD’nin müdahale isteksizliğini artırdı’ yorumlarına dair)
Hayır, bu doğru değil. Libya’daki olay, Ortadoğu’da demokrasiye geçmiş
ülkelerin zaafını göstermez. Aksine kamu düzeninin sağlanmaması
halindeki zaafları gösterir. Açıkça tahrik var. Ve provokasyona
kapılabilecek kitlelerin varlığından kaynaklanıyor. Amerika için esas
risk, zayıf, kontrol edilemeyen ama aynı zamanda ısrarla baskı uygulayan
Suriye yönetiminin varlığı. El Kaide benzeri yapılan, uzun süren iç
çatışmaların yaşandığı yerde oluşuyor. Soru şu: Esad Suriye’de tekrar
kamu düzenini sağlayacak şekilde halkıyla barışık hale gelebilir mi?
Buna en naif insanlar bile, evet diyemiyor. O zaman çözüm için geçiş
plan devreye sokulmalı.
Mısır’ın denklemde yer alması önemli:
Mısır’ın yeniden Ortadoğu denklemine
girmiş olması bölge için büyük bir kazançtır. Bu toplantının İstanbul
yerine Kahire’de yapılmasını öneren benim. Biz Mısır’la rekabet halinde
değiliz. Orada yanlış bir algı var. Evet Suriye ile sorun var. Ama
sadece bizim değil, kendi halkıyla, uluslar arası toplumla sorunu var.
İran’la her şeye rağmen istişareler sürüyor. Azerbaycan, Ukrayna ile
anlaşmalar yapıldı. Yunanistan ile ortak bakanlar kurulu toplantısı
yapacağız. Mısır ile Rusya ile. İki ay içinde beş ülkeyle yani.
Kaynak: Akşam Gazetesi/Çiğdem Toker
18.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder