6 Kasım 2012 Salı

Kadın yazarlar kulak verin

Dışişleri Bakanı Davutoğlu Kahire yolunda konuştu. Türkiye’nin mülteciler konusundaki ahlaki tutumuyla tarihe geçeceğini söyleyen Davutoğlu kadın yazarlara seslendi: Gitsinler o tecavüzden kaçanları dinleyip, sonra gelsinler. Dert edinmek lazım. Türkiye’nin yaptıklarını bütün dünya hayranlıkla izliyor. Gelenlerin söylediği bu. Aneelina Jolie’nin de…

Davutoğlu Suriye için Kahire’de 

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dan oluşan ‘Dörtlü Koalisyon’un ilk toplantısına katıldı. Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’yle ve Başbakan Kandil’le de görüşen Ahmet Davutoğlu, “Tarihe ahlaki sorumluluğunu yerine getirmiş bir ülke olarak geçeceğiz” dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 80 bin mülteciye kapılarını açan Türkiye’nin bu “ahlaki” tutumuyla, gerçekte krizi absorbe ettiğini söyleyerek, “Krizin boyutlarının uluslararası toplumda algılanmamasının en önemli sebebi bu” dedi. Muhataplarına “krizin ne olduğunu, 80 bin insanı sınırın öbür yanına koyarsak görürsünüz” dediğini aktaran “Bunu yapacağımızdan değil, anlaşılması için söyledim. Bu, ahlaki sorumluluğumuzdur” diye konuştu.

Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve İran’ın katılımıyla planlanan toplantı, Suudi Arabistan’ın “son dakikada” vazgeçmesiyle “üçlü” toplantıya dönüştü. Zirve öncesinde Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Başbakan Hişam Kandil’le de görüşen Davutoğlu, Ekim ayında Türkiye’ye gelmesi konusunda prensip kararı alındığını belirtti.

Suriye için düzenlenen Dörtlü Toplantı’ya katılmak üzere Kahire’ye giden Davutoğlu, uçakta sorularımızı yanıtladı:

Ahlaki sorumlulukta hesap yapılmaz: 

(Türkiye’nin mülteci kapasitesine dair) Ahlaki sorumlulukta küçük hesaplar yapılmaz. 1989′da bu kadar güçlü değildik ama Türkiye yine kapıyı açtı. İlerde bir gün tarih yazıldığında biz ahlaki ve tarihi sorumluluğunu yerine getirmiş bir ülke olarak geçeceğiz. Bugünkü hükümetimiz ve sahip olduğumuz devlet geleneği, kapımıza gelmiş tecavüzden kaçan insanlara elimizden geleni yapmaktır. Bizim devlet yönetim etkinliğimizin hangi güce ulaştığını gösteren iki olay var: Biri Libya tahliyesi, diğeri Suriye’den gelen mülteciler. Denizaşırı bir ülkeden, 25 bin vatandaşını 10 günde çıkarmış bir ülkeyiz. Siz Türkiye’den 25 bin kişiyi bir yerden bir yere taşıyın bakalım.

Kadın yazarlara çağrı: 

Bütün dünya hayranlıkla izliyor. Gelenlerin hepsinin söylediği bu. Angelina Jolie de.. Kadıncağız daha popüler olduğu için. Konteynır kent kurmak daha önce hiç düşünülmemiş bir şey. Özellikle kadın yazarlara sesleniyorum, gitsinler o tecavüzden kaçanları dinlesin ondan sonra gelsinler.

Boşnaklar için hayıflanırım: 

Ben hala hayıflanırım. Keşke 20 yıl önce de bu kadar güçlü olsaydık, zulme uğrayan Boşnaklara sahip çıkabilseydik. Bosna’da İzzetbegoviç’le konuşurken, o da aynı şeyi söyledi.

Başarı öyküsüdür: 

Bu bir başarı hikayesidir. Her kampta çocuk yuvası, okul var, mescidi var, eğer Hristiyan gelirse diye projede kilisesi, Arapça çocuk psikologu var. Bu, Türkiye’nin merhametini, şefkatini ve nereye geldiğimizi gösteriyor.

Hatay’daki olaylar provokasyon: 

Karşı karşıya gelenler yok. Marjinal grup ve provokasyon var. 70 ve 80′li yıllarda Baas yönetimini destekleyenler, bir grup adamı oraya çıkarıyor. Geçen hafta orada Sünni, Alevi, Ermeni, Rumlarla bir araya geldim. Oradaki Nusayri Alevi kardeşlerimizi tenzih ederiz onlar bunu yapmıyor. O gazeteyi bana söyletmeyin. Esad için kanını canını vermeye hazır diye sloganlar atılıyor. Diyor ki, o gazete “Esad PKK’yı destekliyor.” Oysa niye destekliyorsun diye sorması lazım. Bu tam da Türkiye’de mezhep kışkırtmacılığı yapanların kim olduğunu gösteriyor.

CHP’nin orada ne işi var: 

Dün (önceki gün) var mıydı bilmiyorum ama “Esad için canımız ruhumuz feda” denen bir zeminde, CHP il başkanının olmasını CHP’li kardeşlerimin ciddiyetle düşünmesi lazım. CHP’nin orada ne işi var Allah aşkına? Nasıl halka bu kadar yabancılaşır?

Dirençli çıkan Esad değil, Suriye halkı 

-Esad’ın gidişi öngörülenden uzun mu sürdü? 

Yoo, Suriye halkı beklenmedik bir direnç gösterdi. Muhalefet geleneği olmayan, iç kontrolü bu kadar yüksek ve bütün halkı kontrol etmeye dönük ordu karşısında bir halkın bu kadar uzun mücadele etmesi beklenmemişti. Biz krizin uzun süreceğini en başında söyledik. Öngörememiş olsak, Ağustos’ta verdiğimiz tepkiyi nisan ayında verirdik. Muhalefet geleneği olmayan, en önemli önderleri hapiste sürgünde olan Suriye muhalefetinin bu kadar uzun süre tanklara toplara uçaklara direnmesine pek ihtimal verilmiyordu.

ABD için esas risk: 

(‘ABD’nin Libya Büyükelcisi’nin öldürülmesi, ABD’nin müdahale isteksizliğini artırdı’ yorumlarına dair) Hayır, bu doğru değil. Libya’daki olay, Ortadoğu’da demokrasiye geçmiş ülkelerin zaafını göstermez. Aksine kamu düzeninin sağlanmaması halindeki zaafları gösterir. Açıkça tahrik var. Ve provokasyona kapılabilecek kitlelerin varlığından kaynaklanıyor. Amerika için esas risk, zayıf, kontrol edilemeyen ama aynı zamanda ısrarla baskı uygulayan Suriye yönetiminin varlığı. El Kaide benzeri yapılan, uzun süren iç çatışmaların yaşandığı yerde oluşuyor. Soru şu: Esad Suriye’de tekrar kamu düzenini sağlayacak şekilde halkıyla barışık hale gelebilir mi? Buna en naif insanlar bile, evet diyemiyor. O zaman çözüm için geçiş plan devreye sokulmalı.

Mısır’ın denklemde yer alması önemli:

Mısır’ın yeniden Ortadoğu denklemine girmiş olması bölge için büyük bir kazançtır. Bu toplantının İstanbul yerine Kahire’de yapılmasını öneren benim. Biz Mısır’la rekabet halinde değiliz. Orada yanlış bir algı var. Evet Suriye ile sorun var. Ama sadece bizim değil, kendi halkıyla, uluslar arası toplumla sorunu var. İran’la her şeye rağmen istişareler sürüyor. Azerbaycan, Ukrayna ile anlaşmalar yapıldı. Yunanistan ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapacağız. Mısır ile Rusya ile. İki ay içinde beş ülkeyle yani.

Kaynak: Akşam Gazetesi/Çiğdem Toker

18.09.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder