31 Mart 2012 Cumartesi

Mazlumların sığınağı Türkiye

(ABDÜLKADİR KARAKAYA/Milat Gazetesi)   

Beşar Esad’ın bir yılı aşkındır katliam yaptığı Suriye’den resmi rakamlara göre 17 bin, gayri resmi rakamlara göre ise 30 binden fazla kişi Türkiye’ye sığındı. Bölgede yaşanan her katliam ve iç çatışmada mağdurların sığındığı ülke Türkiye oluyor.

Suriyedeki olaylardan kaçarak Türkiye’ye sığınan mültecilerin sayısı her geçen gün artıyor. Çadır kentlere yerleştirilen Suriyelilerin sayısı 20 bine yaklaştı. Öte yandan akrabalarının yanına sığınan ve kendi imkânları ile kalacak yer temin edenlerle Türkiye’ye sığınanların sayısının 30 bini geçtiği tahmin ediyor.

Ortadoğu, Kafkaslar ve Afrika ülkelerinden çeşitli nedenlerle ayrılan on binlerce mülteci ve göçmen ülke sınırları içerisinde yaşamlarına devam ediyor ya da Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçiş yolları arıyor.

Son bir yıl içinde Türkiye’ye gelen mültecilerin çoğunluğunu Baas rejiminin katliamlarından kaçan Suriyeliler oluşturuyor. Suriye lideri Beşar Esad’ın zulmünden kaçıp, sınırdan geçerek Türkiye’ye gelen Suriye vatandaşları her geçen gün artıyor. Sayıları 20 bine yaklaşan Suriye vatandaşları Hatay, Gaziantep ve Kilis’teki çadır kentlere yerleştiriliyor. Suriyelilere çadır kentlerde barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, eğitim, ibadet ve diğer hizmetler veriliyor.

Osmanlı’da örnekler

Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana Türkiye’ye birçok ülkeden ilticalar yaşanmıştır. Ruslara yenildikten sonra kaçıp Osmanlı’ya sığınan İsveç Kralı 12. Karl iltica örneklerinden en ilginç olanıdır. Uzun süre Osmanlı topraklarında kaldığı için “Demirbaş Şarl” lakabını alan 12. Karl’ı ele geçirmek için Rusya, Osmanlı topraklarına girmiş, iki devlet arasından Prut savaşı yaşanmıştır. Savaşın ardından yapılan Prut Antlaşması’na İsveç Kralının ülkesine sağ salim dönmesi ve buna Rusların engel olmamasını gerektiren bir madde konulmuştu.

Başka bir örnek de Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth ile Sultan Abdülmecid arasında geçmiştir. Macar Devlet Başkanı, Abdülmecid’e kendisi ve arkadaşlarına kucak açılabilme imkânı olup olmadığını sormuş, Sultan Abdülmecid mültecilerin kendi misafirleri olduğunu ve onlara bir zarar gelmesi yerine kendi tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesine yeğleyeceğine dair söz vermiştir. Bunun ardından 5 bin Macar ve Polonyalı mülteci Türk topraklarına iltica edince Ruslar, mültecilerinin verilmemesi halinde savaş açacakları tehdidinde bulunmuştur. Padişah Sultan Abdülmecid’in, büyük bir insanlık dersi vererek söylediği şu sözler tarihe geçmiştir: “Tahtımı veririm, başımı veririm. Fakat devletime sığınanları asla geri vermem.”

Cumhuriyet yılları

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından da Türkiye’de göçlerin adresi oldu. Rusya’da Bolşevik İhtilali’ndan sonra kaçan 65.000 kadar Rus, değişik bölgelerden kaçan Rum ve Ermeniler ile birlikte toplam 100.000 kadar insanın İstanbul’a sığındığı tahmin ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler’den kaçan Yahudiler ve Almanlar, 1933′ten itibaren gidecek ülke ararken Türkiye’ye sığınmıştır. Alman mültecilerden çoğu, Türkiye Cumhuriyeti’nde özellikle üniversitelerde önemli görevler almıştır. Türkiye’ye sığınan yaklaşık bin Alman mültecinin üçte ikisi 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra Amerika ve İngiltere’ye yerleşirken bir kısmı da Türk vatandaşı olmuştu.

Yakın dönem mültecileri

Bütün bu ilticaların sonucunda Türkiye 1980’lerin başından itibaren daha çok rağbet gören bir sığınma ülkesi olmaya başladı. 1979 İran Devrimi, ardından yaşanan İran-Irak Savaşı, Körfez Krizi, günümüze dek süren Irak işgali ve son olarak da Suriye’de yaşanan katliamlar Türkiye’ye mülteci akınına sebep olan başlıca olaylardır. İlk toplu mülteci akınlarını Ortadoğu’nun ve komşu ülkelerin baskıcı rejimlerinden kaçan insanlar oluşturur. Ülkeye göçen ilk kitlesel mülteci grubu ise 1979 İran Devrimi sırasında gelenlerdir. 1979 yılında İran’daki İslam devrimi sonrası binlerce insan Türkiye’ye kaçmıştır. İslam Devrimi sonrasında pek çok rejim muhalifi Türkiye üzerinden Avrupa’da iltica arayan gruplar haline dönüşmüştü.

1982 Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal girişimi sonrası yaklaşık 4 bin Afgan Türkiye’ye göç etmiştir. Birinci Körfez Savaşı sırasında da Saddam’ın korkusuyla Türkiye’ye kaçan binlerce Kürt, burada kurulan mülteci kamplarında ağırlandı. En büyük mülteci grubunu ise Körfez Savaşı sonrası Türkiye’ye kaçmak Iraklılar oluşturdu. Savaş yüzünden ülkelerinden kaçmak zorunda kalan 460.000 Iraklı Türkiye’ye sığınmıştır. 1989′da 345.000 Türk kökenli Bulgar vatandaşı, 1992 yılında 25.000 Bosnalı ve 1999′da 10.000 kadar Kosovalının Türkiye’ye gelişi de diğer önemli kitlesel mülteci vakaları.

Son yıllar

2000’li yıllara gelindiğinde ise, uzun süre Rusya’nın zulmü altında kalan Çeçenistan’ın ayaklanmasıyla başlayan savaş ve çatışmalar sonucu güvenliklerini sağlamak isteyen ve Türkiye’den korunma talep eden yüzlerce Çeçen ülkemize göç etmeye başlamıştı. Rus-Çeçen savaşının başlamasının ardından göçe mecbur kalan yüz binlerce Çeçen’den 3000’e yakını çeşitli yollarla Türkiye’ye sığınmıştı. Kadın ve çocukların çoğunluğu oluşturduğu sığınmacıların yarısı Avrupa ülkelerine iltica etmiş ya da çatışmalar durduktan sonra ülkelerine geri döndü.

29.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder