31 Mart 2012 Cumartesi

Suriye-Lübnan: Her şey yeni başlıyor

(ARDAN ZENTÜRK/Star Gazetesi)

Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk, Suriye’nin ardından Lübnan’da da bir Şii – Sünni çatışmasının başlamasının kaçınılmaz olduğunu yazdı. Zentürk kışkırtmanın İran ve Suriye tarafından yapıldığını anlattı. 

Beyrut’un kuzeyine doğru yol aldığınızda, Suriye sınırı öncesinde Trablusşam’a ulaşıyorsunuz. Burası, insanı, Suriye’deki Beşar el-Esed rejimine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun bayraklarıyla karşılıyor. Trablusşam, Lübnan’daki Sünni Müslümanlar’ın yaşadığı bir kent ve Sünniler, Suriye krizinde saflarını isyancıların yanında tutmuş durumdalar. Bu, bir gün önce gittiğim güneydeki Sur kentinin tam aksi bir görüntü. İsrail sınırının hemen yanındaki Sur, Şii nüfusu ve İran’ı andıran görüntüleriyle dikkat çekiyor. Sokakları Hizbullah’ın bayrakları ve Hasan Nasrallah gibi Lübnanlı Şii liderlerin veya İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in posterleriyle süslü.

Bir ülkenin en kuzeyindeki kent ile en güneyindeki arasında bu ölçüde sert bir siyasi farklılığın olması ürkütücü…

Lübnan gözlerini Suriye’ye dikmiş, kendi geleceğini bulmaya çalışıyor.

Lübnan’a sıçraması kaçınılmaz…

Akdeniz’in bütün güzelliklerini barındıran bir Beyrut akşamında, kentin Osmanlı’dan kalma tarihi Saat Kulesi’nin yakınındaki bir cafe’de karşıma oturan “yetkili”, Lübnan için acı gerçeği şu sözler ile ifade ediyor: “Suriye’de kim kazanırsa kazansın, burada birisi kaybedecek. Beşar kalırsa Hizbullah güçlenecek, yıkılırsa, Sünniler güçlenecek, Hizbullah köşeye sıkışacak… Ama sonunda mutlaka biri diğerini tam olarak etkisiz hale getirmeye çalışacak…”

Oysa Beyrut 1975-1990 yılları arasındaki “sivil savaşta” 150 bin insanını kaybetmiş, yaralı bir ülkenin kendini yeniden bulmaya çalışan, eski parlak günlerine dönme işaretleri veren keyifli bir başkenti… İnsanın etrafındaki ailece yemeğe çıkmış insanların içinde muhtemel bir silahlı iç hesaplaşmadan konuşuyor olması da rahatsız edici…

Kışkırtma Beşar ve Tahran’dan geldi…

Suriye muhalefetinin hızla silahlanarak Beşar el-Esed güçleriyle askeri hesaplaşmaya girmesi belli ki Lübnan’da derin etki yaratmış… “Yetkili”nin şu iddiası ise çok önemli: “Eğer muhalefet bir sivil direniş olarak devam edebilseydi Beşar köşeye daha çok şıkışacaktı. Bunu bildikleri için büyük komplo hazırladılar. Suriye direnişine ilk silahları Tahran ve Şam’ın bilgisi dahilinde Hizbullah sattı. Bu silahların kullanılması ise Beşar’a ordusunu kullanma şansı verdi. Rusya da aynı makamdan çalıyor ve silahlı direnişin olduğu yerde yasal yönetim bunu yapar, normaldir diyor. Keşke muhalefet Hizbullah kaynaklı bu tuzağa düşmeseydi… Şimdi hem kan akıyor, hem de Beşar manevra alanını genişletiyor…” 

Batı Asya (Ortadoğu) böyle bir yer… Kimin eli kimin cebinde belli değil…

Geriye dönülmez yol… 

Beşar el-Esed’in katliam gerçekleştirdiği Bab Amr’ı ziyaret etmesi…

Aynı gün Kofi Annan’ın “barış planını” kabul ettiğini açıklaması…

Lübnan’da samimi karşılanmayan iki adım olarak kalıyor. Çünkü Suriye içinde nelerin yaşandığını Lübnan dakika dakika izliyor ve yaratılmaya çalışılan görüntüye karşın kanın oluk oluk aktığı bir ülkeden söz ediyoruz.

Beyrut’taki ofisinde görüştüğüm Lübnan Cemaat-i İslami Genel Başkanı İbrahim Masri’ye göre aslında bölgede her şey yeni başlamış durumda. Artık Suriye’de Beşar’lı bir çözüm için çok geç. Bu kadar kan ve katliamdan sonra Suriye muhalefetinin Şam yönetimi ile bir masaya oturması ise imkansız… Masri,”Beşar gidecek. Mühim olan onun gitmesinden sonra Suriye’de istikrarın sağlanması ve demokrasinin kazanmasıdır.”diyor.

Kabul edelim, çok riskli günlere adım adım yaklaşıyoruz…

29.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder