28 Mart 2012 Çarşamba

Rusya'nın Sünni takıntısı

(MUSTAFA ÖZCAN/Milli Gazete)          “Azınlıkları arkasına almaya çalışan Suriye rejiminin, ülkede meydana gelen direnişleri sünni saldırılar olarak göstermek için Muhaberat tarafından üretilmiş ve uydurulmuş fason örgütleri kullandığı ifade ediliyor.”

Suriye rejimi azınlıkları arkasına almaya çalışıyor ve bunu sağlamak için de Suriye direnişini Sünni eksenli olarak vurgulamaya çalışıyor. Onun ötesinde bazı örgütlerle irtibatlı göstermeye gayret ediyor. Daha ilk günden beri Hizbuttahrir, Kaide gibi isimleri telaffuz eder oldu. Son olarak Şam ve Halep’teki patlamaları da ‘Cunud Cepheti’n Nüsreti’l İslamiyyeti’s-Sünniyye/Sünni İslam Yardım Cephesi Askerleri’ adlı muhtemelen fason bir örgüt üstlendi. Lakin Hür Suriye Ordusu ve muhalifler bu ismi ve yapıyı benimsemediklerini ve tanımadıklarını ve muhtemelen de bunun Suriye Muhaberatı tarafından üretilmiş ve uydurulmuş fason bir örgüt oluğunu ifade ediyorlar.

Suriye rejimi bu hususta mahir ve geçmişte Fethülislam gibi piyasaya imalat ve türedi örgütler saldı. Şimdi de aynı bayat numaraya başvuruyor. Lakin kimi haberlerde gördüğümüz şekliyle, sanki karşı tarafı tahrik etmek istercesine bazıları direnişçi birliklerine Muaviye Bin Ebi Süfyan gibi isimler koyuyorlar. Burada iki ihtimal var. Ya yine rejim kendi tabanını mobilize ve seferber etmek için bu gibi isimlere başvuruyor. Ya da bazıları rejimi ve tabanını tahrik için bu tür isimlere başvuruyorlar. Elbette Emevilerin siyasi tarzı ısırıcı saltanat olarak vasıflandırılmış bir anlayıştır. İdealize edilemez. Bununla birlikte Şam rejimi fiilen Emevi tarzını realize etmiştir. Baba Esat oğlu için hayatta biat almış ve halkın cumhuriyetini saltanata dönüştürmüşlerdir. Bu tür isimler koyarak ya birileri rejime meccanen hizmet ediyor ya da rejim eski uyanıklığını ve oyununu sürdürüyor.  Heysem Malih ise bizzat Beşşar rejiminin bu eylemleri yaparak Sünni İslam Yardım Cephesi Askerleri gibi fason örgütlerin üzerine yıktığını belirtiyor.  İster fason isterse gerçek örgüt olsun bu örgüt, bu üslup ve tarzıyla ancak Şam rejiminin hizmetine amade olabilir.

Bu işin bir yönü. Meselenin ikinci yönü ise Rusların son sıralarda giderek ‘Şii eksenin’ veya Şiiliğin hamisi pozisyonuna soyunmasıdır. Ortadoğu’ya yeniden ayak basacak bir zemin arıyorlar. Bu zemin geçmişte Ortodoksluk idi ve bölgedeki Ortodoksların hamisi rolüne soyunmuşlardı. Şimdi ise başta Şiiler olmak üzere azınlıkların hamiliği rolüne soyunmak istiyorlar. Lavrov bu tarz konuşmalarıyla Rusların yeni niyetlerini açık etmiş oldu. Hatta bu yüzden kimileri tarafından Lavrov ‘Rus ayetullah’ olarak isimlendiriliyor. Son sıralarda Suriye direnişini ve benzerlerini itibarsızlaştırmak için ABD ile aynı dili kullanıyor. Aşırı İslamcılardan bahsediyor ve Suriye’deki direnişi külliyen Kaide olarak karalamak ve tezyif etme peşinde.

Bu hususta İslam aleminin Sünnilerle Şiiler arasında bir bölünme ve ayrışma hali yaşadığını ve bunun da sağlıksız olduğunu söylemişti. Elbette bu vakıanın tasviri olarak görülebilir. Ve istenmeyen bir duruma parmak bastığı da söylenebilir. Ama acaba göz açıp kapayıncaya kadar Müslümanların çıkarlarına Müslümanlardan daha mı düşkün hale geldiler? Veya onları buna ne sevketti?  Ruslar bunu politika haline getirmek istiyorlar. Yani durumdan vazife çıkarma niyetindeler. Yoksa ne İslam ne de İslam alemine dair bir kaygıları olabilir! Kissinger doktrini diye bilinen bir doktrin var ve bu doktrin İslam alemini Şiilik ve Sünnilik ekseninde bölmeyi tasarlıyordu. İran devrimiyle birlikte Şiiliğin yeniden siyasallaşma sürecine girmesi kimilerince bu kehanetin kuvveden fiile çıkması olarak görüldü.

Bu yeni kutuplaştırmada Rusya arayı bulma görevine talip değil aksine taraflardan birisinin hamiliğine soyunmak istiyor. Veya daha doğrusu bölünme çizgisini kullanmak istiyor. İşine nasıl  gelirse! Yani geçmişteki Ortodoksluğun yerine Şii ekseni ikame etmek istiyor. Önemli olan onlar için böl-yönet prensibi ve araçlarıdır.
Kommersant FM’e konuşan Lavrov böl-yönet oyunlarına düşkünlüklerini açık etmiştir. Körfez ülkelerinin sebepsiz (!) yere Şam’dan elçiliklerini geri çektiklerini ileri süren Lavrov, Beşşar rejiminin yıkılması halinde azınlıkların hamisiz kalacaklarını ileri sürmüştür. Dahası bölge ülkelerinin giden Beşşar rejimi yerine Sünni bir rejim getirmek için ısrar edeceklerini ifade etmiştir. “Endişem Hıristiyanların, Kürtlerin ve Alevi ve Dürzi azınlıkların geleceğidir’ demektedir. Halbuki, Kürtlerin yüzde onu ile yirmisine tekabül eden bir kitlesine vatandaşlık hakkı vermeyen azınlıkların hamisi olarak nitelediği Esat rejimi değil midir? İkincisi, kendisinin de gayet iyi bildiği gibi Velit Canbolat’ın babası Kemal Canbulat’ı öldüren de Şam rejimidir. Bu nedenlerle en azından Dürzilerin bir kısmı  Esat rejimine karşıdır. Zaten Velit Canbolat, kitlesinden Esat’tan uzak durmasını istemiştir. Evet! kendisi gibi İslam’dan korkan kimi Hıristiyanlar da azınlıklar dayanışması adına Esat rejimine destek veriyor. Rejim de azınlıkların korkuları üzerinden çoğunluğa karşı bir azınlıklar koalisyonu kurmak istiyor. Maruni Patriği Bişare Esat’ın gitmesi halinde daha korkunç bir diktatörlüğün kapıda olduğunu ve geleceğini söylemektedir. Bu İsrail’in tezlerine uygundur: Bildiğimiz şeytan bilmediğimiz şeytandan evladır!

Bitirmeden, Lavrov’a şunu hatırlatmak isteriz: Arap dünyasında tek azınlık rejim Suriye’deki Esat rejimidir.  Bundan dolayı da acımasızdır. Lavrov’un azınlıklar için üzülmesini ve kederlenmesini anlarız da bununla birlikte bir gün olsun acaba azınlık rejimin altında inim inim inleyen çoğunluk hakkında bu keder ve üzüntüsünü paylaşmış mıdır? Yoksa Beşşar rejimi nazarlarında yeni bir Ramzan Kadirov rejimi midir?

Ne diyelim: Hadi sen de oradan eski-yeni sömürgeci!

Dinimize dahleden bari müselman olsa !

23.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder