21 Mart 2012 Çarşamba

Yeni Afganistan

(MUSTAFA ÖZCAN/Yeni Akit)          Komünist darbeden sonra ve Sovyet işgaliyle birlikte Afganistan, 12 yıl boyunca ve hatta şimdiye kadar uluslararası mücadelenin ekseni oldu. Büyüklerin hesaplaşması burada yaşandı. Amerikalıların amaca Afganlıları desteklemek değil orada Ruslarla savaşmak ve bozguna uğratmaktı. Ve nitekim hesapları tuttu ve kazandılar. Lakin Afganlıların hesaplarının tutmasına izin vermediler. Ruslardan sonra bir de kendileri çullandı bu yoksul halkın üzerine. Amerikalılar çökmese bile burada zayıfladılar. Sovyetler Birliği ise Afganistan-Polonya gergefinde çöktü ve çözüldü. 

Robert Fısk gibilerin de ifadesiyle Suriye yeni bir uluslararası mücadelenin ana ekseni haline geldi. O bunu soğuk savaş olarak nitelendiriyor. Afganistan’da Perçem ve Halk Partilerine destek veren Sovyetler Birliği’nin yerini burada Rusya’nın aldığını görüyoruz. Perçem ve Halk Partisinin yerini ise Baas Partisi almış durumda. Bu bağlamda Suriye örneğinde Beşşar, ikinci bir Necibullah’ı veya Babrak Karmal’ı temsil ediyor.

İran, Afgan cihadında aktif değildi. Ötesinde Afganistan’ı lojistik olarak destekleyen ve bu uğurda hayatını kaybeden Ziya ul Hak’ın Amerikan işbirlikçisi olduğu propagandasını yapıyor ve kendilerine göre burada Sünni bir eksenin veya kutbun ortaya çıkmasına engel olmak istiyor ve bu ihtimalden endişe ediyorlardı. Çünkü Afganistan destanı İran’ı gölgede bırakmıştı. SSCB ile arası iyi olan İran, Çeçenistan meselesinde olduğu gibi Afganistan meselesinde de safını belli etmiyordu. Cihadın merkezini desteklemek yerine ademi merkeziyetçi bir anlayışla Hazaraları ve Afganistan Şiilerini örgütlemeye ve kendisine bağlamaya çalışıyordu. 

İran Afganistan’da özel gündeminin ve hesaplarının peşindeydi. Lakin Suriye’de pozisyonu tam netleştirmiş oldu. Arap Baharının İslami olduğunu kabul etmekle birlikte Suriye’de bunu reddediyor ve Baas düşmanlarını Amerikan ajanı olarak değerlendiriyor. Halbuki, Adonis gibilerin Suriye devrimine karşı çıkmalarının temel nedeni Esat muhalefetinin cami merkezli olmasıdır. Buna mukabil, Esat birlikleri de camileri hedef almakta ve vurmaktadır. Bundan daha net bir renk ayrımı olabilir mi?

Eski Afganistan dünyanın kutuplaşma merkezi olmuş ve bir süper gücü devre ve minder dışı bırakmış ve dünyanın dengesini değiştirmişti. Suriye’nin stratejik değeri ise Afganistan’la kabil-i kıyas değildir. Çok daha büyüktür. Kaderi dünyanın geleceğini belirleyecektir. Türkiye’nin sadece bölgesel değil küresel anlamda merkezi ülke olmasını ve merkeziyetini pekiştirecektir. Kanaatim o dur ki, Suriye devriminin hakiki kazananları Suriye halkı başta olmak üzere Arap halkları ve Türkiye olacaktır. 

Suriye’nin yeni bir Afganistan olduğu zihnimde mayalanıyor ve canlanıyordu. Bu kanaatimi pekiştiren hususlardan birisi Afgan meselesini yakından takip etmiş olan Suudlu gazeteci Cemal Kaşıkçı oldu. ‘Suriye Afganiyye’ yazısında bu benzerliğe işaret ediyor. Suriye rejiminin hızlı bir biçimde komşu ülkeler başta olmak üzere askeri bir koalisyonla yıkılmaması halinde kesinlikle komşuların gecikmiş olacaklarını ve Suriye’nin bölge için bir direniş merkezi ve onun ötesinde istikrarsızlık adası haline geleceğini öngörmektedir. Suriye rejiminin ömrünün uzamasının her dakikası bölgeye pahalıya mal olmakta ve bedeli ağır ve tuzlu hale gelmektedir. İsrail dolaylı bir şekilde Suriye rejimine kol kanat gererek Suriye rejimiyle birlikte ömrünü uzatmaya çalışsa da korkunun ecele faydası yoktur.

Suriye rejimi çekilmeyerek kendi kehanetini doğrulamış olacaktır. O da Humus’un Kandahar haline gelmesidir. Suriye sadece uluslararası bir çekişme alanı haline gelmiyor aynı zamanda yeni bir direniş üssü oluyor ve Şam rejimi bu suretle devrildiğinde Golan Sınırları yeniden hareketlenecek ve sıcak hale gelecektir. Bütün yanlış hesaplar Şam’da bozulacaktır. Bunu istemeyen Cemal Kaşıkçı’ya göre, alternatif olarak bir bölgesel veya uluslararası müdahale kaçınılmazdır. Bosna’daki gibi muhalifleri silahlandırmak insani bir yükümlülükse de bu çatışmaları şiddetlendirebilir ve rejim daha acımasız bir biçimde halkı katledebilir. 

Kaşıkçı uzun süre istikrarsızlığa tahammül edemeyecek olan komşuların eninde sonunda müdahale etmek zorunda kalacaklarını öngörüyor. Amerikalılar ise kah Rus Çin vetosunu, kah muhalefetin dağınıklığını kah Kaide’nin varlığını gerekçe göstererek tornistan yapıyor. Halbuki, Kaide var diye Amerikalılar Afganistan’a müdahale etmedi mi? Yoksa Suriye örneğinde ABD’ye vekaleten Kaide ile Baas rejimi mi baş etmekte ve hesaplaşmakta? Lakin sorular burada bitmiyor yenileri akla geliyor. Yine Hillary Libya’da da Kaddafi’nin söylemini paylaşarak Kaide varlığından bahsetmiş lakin buna rağmen ABD müdahaleye ortak olmuştu. 

Önce Kaddafi sonra da Abdulhakim Belhac’la ortak olmuştu. ABD neden bahane üretiyor? Kafası mı karışık yoksa İsrail’e mi kıyamıyor yoksa Libya’daki iştah açıcı madde petrol mu yok?

12.03.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder